29 Ağustos 2015 Cumartesi

Hıfzı TOPUZ - Başın Öne Eğilmesin



       


  Sizlere daha önce Hıfzı Topuz'un Neyzen Tevfik'i anlattığı ''Çılgın ve Özgür'' ile Nazım Hikmet'i anlattığı ''Hava Kurşun Gibi Ağır'' adlı eserlerini tanıtmıştım. 1923 doğumlu hukukçu, gazeteci, yazar olan Hıfzı TOPUZ'un aldığı ödüller o kadar çok ki, yazmam adeta olanaksız. Okumaktan çok keyif aldığım bir yazar. 

  Yazar, İnceleme-Araştırma, Anı, Söyleşi ve Roman dallarında pek çok eser vermiştir. Bloğumda   paylaştıklarım dışında  Hıfzı Topuz'un yazdığı Tavcan, Taif'te Ölüm, Abdülmecid, Gazi ve Fikriye yi de keyifle okumuştum
2007 Orhan Kemal Roman Armağanını alan Başın Öne Eğilmesin'i okurken sadece Sabahattin Ali'yi tanımıyor, aynı zamanda tek partili Türkiye'nin son dönemine de tanıklık ediyorsunuz. O dönemin düşünce, ifade ve basın özgürlüğü aradan geçen onca yıla rağmen maalesef bugün de aynı sorunlarla boğuşuyor. Özgürlükler adına bir arpa boyu yol alamamanın farkındalığını yaşayıp, üzüleceksiniz.
Kitabın içindeki fotoğraflarla Sabahattin Ali'nin hayatında yer almış bazı kişileri  tanımak ise kitabın güzel olan başka bir yanı.

Remzi Kitabevi tarafından yayımlanan romanın elimdeki 2013 yılı 12. basımı ve 259 sayfa.

Sabahattin Ali okurları, yazarı daha iyi tanımak istemez misiniz?

Keyifli okumalar...


******


Kitaptan Alıntılar:


  Dünyaya herkes kaderinde olan bir görevi yapmak için gelirmiş, bende zannediyorum ki sadece aşık olmak, zaman, yer ve mekan düşünemeden aşık olmak için gelmişim.   
  Bereket ki boylu poslu yakışıklı bir delikanlı değilim. O zaman böyle kendi kendime tutuşmakla kalmaz karşılık görür,işi gücü maceralara hasrederdim. Şimdi kendi kendime gelin güvey olurken başka işlerle uğraşacak, yazı falan yazacak zamanım oluyor. (s.56 )

 Dünyada bana  ''Ne istiyorsun?'' diye sorsalar hiç düşünmeden vereceğim cevap şudur: ''Anlaşılmak istiyorum.'' Biraz aklı başında olan hangi adama sorsalar vereceği cevap mutlaka bu olacaktır.
Herkesten uzak bir yerde, karanlık bir gecede, otların ve yıldızların bile sustuğu bir anda, hiç kımıldamadan yanımda duran sevgili bir vücuda kafamdakileri aktaracağımı ve onun da beni anlayabileceğini zannediyorum. (s.78 )



         

23 Ağustos 2015 Pazar

Latife TEKİN - Sevgili Arsız Ölüm





 Sevgili Arsız Ölüm, Latife TEKİN'in 1983 yılında yazdığı ilk romanı. Yazar, dokuz yaşında köyden ailesiyle birlikte İstanbul'a göç etmiş. Biyografisiyle romanın konusu kısmen  örtüşüyor gibi.

   Romanda, Dirmit' de ailesiyle birlikte büyük kente göç ediyor. Büyük kentte aile fertleri bir yandan iş bulmaya çalışıp yoksullukla mücadele ederken, bir yandan da duygusal, kültürel savrulmalar yaşıyorlar. Hurafeler, cinler, periler ailedeki kuralları belirliyor adeta. 

  Yazarın her ne kadar diğer kitaplarını henüz okumadıysam da, Sevgili Arsız Ölüm ilk roman denmeyecek ustalıkla yazılmış. Öyle akıcı ki, elinizden bırakamıyorsunuz. Okurken Yaşar Kemal'in İnce Mehmed' ini okuduğumdaki duyguya kapıldım, destansı bir anlatımı var. 

  Latife Tekin'in diğer romanları; Berci Kristin Çöp Masalları, Gece Dersleri, Buzdan Kılıçlar, Aşk İşaretleri, Ormanda Ölüm Yokmuş, Unutma Bahçesi (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2006 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü) ve Muinar.

 Bazı yazarların her yazdığını okumak istiyorum diyorum sıklıkla. Yine diyeceğim; ilk romanı bu kadar muhteşem olan Latife TEKİN'in diğer romanlarını da merak ettim, okumalıyım.

Daha önce farklı yayınevleri tarafından pek çok kez basılan romanın elimdeki İletişim Yayınları tarafından 2013 yılında yayımlanmış ilk baskısı, 240 sayfa.

Keyifli okumalar...


******


Kitaptan Alıntılar :


  Dirmit başını cama dayayıp sessizce tulumbanın kuyruğunu sallamasını, ağzını aya dikip ulumasını seyretti. Seyrede seyrede yüreği taştı. Usulca kalkıp bahçeye indi. Tulumbanın başına başını dayadı. Bir tulumba ağladı, bir o ağladı. Onlar ağlarken ay tarlaların üstüne düşüp parçalandı, yıldızlar söndü. (s.70)


  Dirmit, Mahmut'un gitarının, boyalı çamurun ve radyonun sonuna uğramasından sonra, annesiyle ilgili yepyeni bir şey keşfetti. Eline hiç bir şey almadan kendini verecek bir şey bulursa, Atiye'nin dilinden kurtulabileceğini anladı. Günlerce Atiye'yi kendisinden şüpheye düşürmeyecek bir şey aradı. Sonunda hem kendini Atiye'ye iyi göstermenin, hem de evde annesinin dizinin dibinde oturup gönlünü gezdirmenin bir yolunu buldu. Şiir yazmaya karar verdi. (s.178 )


  Dirmit o günden sonra hep sözcüklerden bir yorgana sarındı. Sözcüklerden bir yatağın üstünde uyudu. Sözcüklerden yapılma bir sandalyenin üstünde oturdu. (s.179)



21 Ağustos 2015 Cuma

Mine SÖĞÜT - Beş Sevim Apartmanı Rüya Tabirli Cinperi Yalanları





 Okumakta geciktiğim ne kadar çok yazar var...  Mine Söğüt de bunlardan biri. 1968 doğumlu, uzun yıllar gazetecilik yapmış.

  Deli Kadın Hikayeleri, Şahbazın Harikulade yılı1979, Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her şey, Darbeli Kalemler, Dolapdere- Kürt Kediler, Çingene Kelebekler, Kırmızı Zaman yazdığı eserler.

  Bundan önce romanını tanıttığım Barış Bıçakçı gibi, Mine Söğüt'de öncelikle okuyacağım yazarlar listeme eklendi.

  Beş Sevim Apartmanında yazarın hayal gücü ve bunu okura sade dille aktarımı öyle başarılı ki, umduğumdan da çok beğendim romanı.

  Pürtelaş Sokağında beş katlı, beş odalı, beş pencereli Beş Sevim Apartmanında geçiyor hikayeler. Roman doktor Samimi'nin hüzünlü yaşam öyküsüyle başlıyor ve kendisi gibi başı cinlerle perilerle dertte olan beş akıl hastasını hastaneden yasadışı yollarla kaçırarak apartmanına yerleştirmesiyle devam ediyor. Her hastanın hikayesi farklı, Gerçekle, cinli perili dünyayı harmanlayan kurgu öyle başarılı ki, mutlaka okunmalı diyeceğim kitaplardan. Bende armağan etmek için yenilerini edineceğim.

  Keyifli okumalar...


******


Kitaptan Alıntılar:



  Rüyada ipek elbise görmek, gören kimse için aşka işarettir. Rüyada kırmızı ipek elbise gören, karşılıksız aşkla tanışacak demektir. Rüyayı gören sevilecek ama seven, sevilenin sevdiceği olmayacaktır. (s.40)


  Bildiği her şey hayallerle süslüydü. Gerçek, onun ulaşamayacağı kadar derine gömülmüştü. O da bildiği tek şeye, hayale sığınmaya karar verdi. Ve kendini bir cüce olduğuna inandırdı. 
  O cüceydi yani hiç büyümeyen bir bebek; annesi de onun cüce olduğuna inanan ve buna çok üzülen bir melek  (s.47 )


Ben kendimi bildim bileli yalan söylüyorum. Herkese ve en önemlisi de kendime. Anlattıklarım gibi düşündüklerimin, hatta geçmişimin bile yalan mı yoksa gerçek mi olduğunu hiç bir zaman bilemiyorum.Ağzımdan ilk çıkan kelimenin yalan olması bendeki bu zedelenmiş kişiliğin doğuştan olduğunun en önemli kanıtı diyor doktor. Ben onun yalancısıyım! (s.86)


17 Ağustos 2015 Pazartesi

Agatha CHRISTIE - On Küçük Zenci





  Agatha CHRISTIE' yi tanımayan, okumayan yoktur herhalde. Polisiye türü kitap pek okumasam da, yazarın klasikleri arasında yer alan On Küçük Zenci'yi okuyup sizlerle de paylaşmak istedim.

Yazar meşhur Belçikalı dedektif Hercule Poirot tipini bu romanında yaratmıştır ilk kez. Daha sonra yarattığı yaşlı, sevimli, amatör dedektif kız tiplemesi Miss Marple da çok sevilmiştir.

İngiliz vatandaşı olan yazara 1971 yılında ''Britanya İmparatorluğu Kadın Komutanı'' ünvanı verilmiştir.

  On Küçük Zenci romanında birbirini tanımayan ve geçmişte bir şekilde birilerinin ölümüne sebep olmuş on kişinin bir adaya davet edilip, esrarengiz şekilde öldürülmeleri anlatılır.  Evde duvarda asılı bulunan On Küçük Zenci Şiirindeki sırayla ve kurguyla cinayetler işlenir. Cinayet ancak katilin intihar etmeden yazdığı mektupla aydınlanır.

Bir çırpıda, heyecanla okumak isteyenler için güzel bir kitap.

Keyifli okumalar...


Kitaptan Alıntılar:


On Küçük Zenci yemeğe gitti,
Birinin lokması boğazına tıkandı.Kaldı dokuz.
Dokuz küçük Zenci geç yattı,
Sabah biri uyanmadı. Kaldı sekiz.
Sekiz küçük Zenci Devon'u gezdi,
Biri geri dönmedi. Kaldı yedi.
Yedi küçük Zenci odun yardı,
Biri baltayı kendine vurdu. Kaldı altı.
Altı küçük Zenci bal aradı,
Birini arı soktu. Kaldı beş.
Beş küçük Zenci mahkemeye gitti,
 Biri idama mahkum oldu. Kaldı dört.
Dört küçük Zenci yüzmeye gitti,
Birini balık yuttu. Kaldı üç.
Üç küçük Zenci ormana gitti,
Birini ayı kaptı. kaldı iki.
İki küçük Zenci güneşte oturdu,
 Birini güneş çarptı. Kaldı bir Zenci.
Bir küçük Zenci yapayalnız kaldı.
Gidip kendini astı. Kimse kalmadı.   (s.28 )



12 Ağustos 2015 Çarşamba

Barış BIÇAKÇI - Bizim Büyük Çaresizliğimiz






   1966 Adana doğumlu Barış BIÇAKÇI' nın  şiir kitaplarından sonra Herkes Herkesle Dostmuş Gibi, Veciz Sözler, Aramızdaki En Kısa Mesafe, Baharda Yine Geliriz, Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra, Sinek Isırıklarının Müellifi adlı kitapları  yayımlanmıştır.

  Hani bazı yazarlar vardır her yazdığını merak eder, okumak isteriz. Benim o yazarlar listeme Barış Bıçakçı'da eklendi. Bundan sonraki kitap siparişimde okumadığım diğer kitapları yer alacak yazarın.

 Yalın, akıcı, yormayan bir anlatımı var bir o kadar da güçlü bence.

Bizim Büyük Çaresizliğimiz  2004 yılında yayımlanmış.Elimdeki İletişim Yayınları tarafından 2015 basılan 12. baskısı, 167 sayfa.

Keyifli okumalar...


******


Kitaptan Alıntılar :


  Ayrılıp birleşmelerle dolu yorucu bir dönem başladı. Lise fizik kitabımızın kapağındaki bilye gibi, bizde yere her çarptığımızda daha az yükseliyorduk. Sonunda, bir süre yerle bir gidip durduk. Ayrıldık.  (s.36 )


 ''Freud tanısaydı severdi beni.'' Sense bana boş boş bakmış, mutfak tezgahının yanlış eğimi yüzünden ocak tarafında, su ısıtıcısının arkasında biriken suyu, süngerle almaya devam etmiştin. (s.70 )


  Yıldızlı bir gecede, gökyüzünün altında kendini acemi ve çaresiz hissedersen, bu, yıldızlara bakarak başka şeyler düşündüğün içindir. Yıldızlara bakarak sadece yıldızları düşünmek gerekir. (s.143 )