26 Nisan 2015 Pazar

Hıfzı TOPUZ - Çılgın ve Özgür ''Neyzen Tevfik'in Romanı''



  1923 doğumlu hukukçu, gazeteci, yazar olan Hıfzı TOPUZ'un aldığı ödüller o kadar çok ki, yazmam adeta olanaksız. Okumaktan çok keyif aldığım bir yazar. 

  Yazar, İnceleme-Araştırma, Anı, Söyleşi ve Roman dallarında pek çok eser vermiştir.  Romanlarından Nazım Hikmet'i anlatan ''Hava Kurşun Gibi Ağır'',  ''Taif'te Ölüm'', ''Gazi ve Fikriye'yi'' okumuştum. Sabahattin Ali'yi anlatan ''Başın Öne Eğilmesin'' de okunmayı bekleyen kitaplarım arasında.

  Hıfzı Topuz'u okurken bir dönem ve roman kahramanı olan kişiye ilgili bilgilendiğimi, aydınlandığımı düşünüp mutlu olurum.

   Bu romanda da Neyzen Tevfik hakkında bildiklerimizin ne kadar yüzeysel, eksik ya da yanlış olduğunu anlayıp, bilgileneceğiz. Tabii Hıfzı Topuz'un sade, akıcı cümleleriyle. Elinizden bırakamayacağınız bir roman, okumanızı öneriyorum.

  Neyzen Tevfik'in çocukluğundan beri farklı, zaman zaman tesadüflerle de olsa edindiği bilgi birikimiyle bohem yaşamı seçişine tanık olacağız. Baskı rejimlerinde ''Çılgın ve Özgür'' olması, zaman zaman işi deliliğe vurması bence işe yaramış.

Diğer anlatımla; Neyzen Tevfik, zamanından çok önce dünyaya gelmiş, yaşarken pek de anlaşılmamış bir filozof, müzisyen.

Okunmalı...


******


Kitaptan Alıntılar:


  ''Rakıya çocukluğumda başlamıştım. Bir gün evde rakı bulamadım ve bayıldım. Babam, annem ve konuklar başıma üşüştüler. Lokman ruhları, kolonyalar, limonlar hiçbiri fayda etmiyordu. Babam, ''Ben şimdi onu ayıltırım,'' diyerek hemen köşedeki dükkana koşmuş, rakı, şarap, konyak ne bulduysa almış. Bunları bir tencereye boşaltmış ve kaşık kaşık ağzıma dökmeye kalkmış. Bu yetmemiş, sonra da bu garip içkiyi kepçeyle ağzıma boşaltmaya kalkmış. o gün kendime gelmişim.''  ( s.162  )


  ''Neyzen, her zaman yönettiği kalenderlik okuluna yetenekli öğrencileri kabul eder, meyhane meyhane dolaştırır, rakı içmeyi, ney dinlemeyi, çifte kağıt açmayı, dünyaya hayran hayran bakmayı öğretirdi. Canı isteyince tekkeye döner gibi Bakırköy'e sığınırdı. Başı derde girince, esrarı, afyonu, içkiyi, küfürü, taşlamayı fazla kaçırdığı zaman kendiliğinden Bakırköy'e gelir, bir- iki ay dinlenirdi. Neyzen'in yatağı her zaman hazırdı. ''  (s.182  )


Nerede Neyzen'in o eski taşlamaları, okları ve haykırışları...
Artık şu tür şeyler yazıyordu:

    Hepsi göçtü yoldaşların hiçbiri yok
    Sen mi kaldın kafileden böyle ırak
    Postu sermekse meramın yola, serdirmezler
    Haydi gölgenle beraber silinip gitmene bak