30 Aralık 2015 Çarşamba

YENİ YIL - Okşan AYBAŞ


Merhaba Kitapça Yaşayanlar

 Kocaman bir yıl daha bitti. Keşke güzel şeyler söyleyebileceğimiz bir yıl olsaydı.
Her zamankinden daha çok istiyorum barışı, huzuru.
Öncelikle barış gelsin ülkeme, dünyaya..
Sonra mutluluk, sevgi sarmalasın hepimizi.

Sağlıkla, sevdiklerinizle nice yıllar diliyorum.
                                                                            O.Aybaş

22 Aralık 2015 Salı

Şule GÜRBÜZ - Kambur



Daha Önce Şule Gürbüz'ün ''Zamanın Farkında'' kitabını tanıtmıştım. Bu kez de, ilk yazdığı Kambur'u okudum.


2012 Oğuz Atay Öykü Ödülünü '' Zamanın Farkında'' adlı kitabıyla alan yazar Şule Gürbüz, İ.Ü  Sanat Tarihi ve İspanyol Dili ve Edebiyatı mezunu olup,  Cambridge Üniversitesinde  Felsefe eğitimi de almıştır. Mekanik saat ustası olup, Milli Saraylar Md. de çalışmaktadır.


Bir röportajında hayat felsefesini  ''Okumak, anlamak ve farkına varmak bana yetiyordu'' olarak açıklamıştır.
Şule Gürbüz'e göre saat tamirciliği bir sanat değil, egonuzu paranteze almayı gerektiren, mistik yanı olan bir meslektir. Sabırlı değilseniz, saatler boyunca mekanik saatlerle başbaşa kalmayı göze alamıyor, çok yüksek düşünceleriniz olsa bile, size sadece bir saatçi, bir tamirci gözüyle bakılmasına tahammül edemiyorsanız, bu işi yapamaz, yapsanız bile mutlu olamazsınız demiştir. ( Beşir Ayvazoğlu'nun Zaman Gazetesindeki köşe yazısından alıntı.)

Kambur için ne düşündüğüme gelince; İlk kitap gibi değil bence. Etkileyici, ilginç. Okunmalı.
İletişim Yayınları tarafından yayınlanan eser, 92 sayfa.

 Şule Gürbüz'ün yazdıklarını okumak keyifli, Benim için belli bir çizginin üstünde, yazacaklarını merak edip okuyacağım yazarlardan.  Son kitabı ''Coşkuyla Ölmek'' de okuyacaklarım arasında.

Keyifli okumalar..


******


Kitaptan alıntılar:


Bu yeryüzü panayırında hiçbir şey yapmadan durmak; sizleri seyretmek uğruna, sürekli para ve değerli şeylerimi veriyorum. Panayırın ötesi uçurumlarla dolu- birkaç kez kenarına gittim; ama gördüm ki o da eğlencenin bir parçasıymış. Kayıtsızlığımın bir nedeni de, yaşamda kendimi perdede seyrediyor gibi hissetmem. (s.22 )



Sanki oldum olası bir büyük odayı arşınlıyor; ara sıra elimi muma uzatıp yakıyor, ve haykırışımı hep sonraya saklıyorum. ''Dur!'' denilen yeri de, yaşamak üzere erteleye erteleye tüketiyorum. Beklerken beklemediğimi düşünüp kahkahalar atıyor; bu arada elimi duvarlara, cama, burnuma, kalemlere... sürüyorum. Kapının çalındığını duyar gibi oluyor; ne açıyor ne de kapıyorum. (s 85 )