25 Mayıs 2016 Çarşamba

Ayfer TUNÇ - Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek





  70'li yıllarda çocukluğunu yaşayanlar Ayfer TUNÇ'un bu anı kitabıyla o yıllara dönmek, unuttuğunuzu sandığınız pek çok ayrıntıyı okurken yeniden yaşamak ister misiniz?

  Benim çocukluk yıllarıma denk geldiği için keyifle okudum kitabı. Kimbilir kaç kere ''Bir maniniz yoksa annemler size gelecek'' demişimdir..Bölük pörçük hatırladıklarım ne kadar az diye düşünürken adeta çocukluğumu bana armağan eden Ayfer TUNÇ' a yürekten teşekkür ederim.

Anı türünde okumayı severim. Okuduğum kitapları çocuklarımın da okuması ise içten içe en büyük isteğimdir.

  Kitap 494 sayfa. Kalınlığı başta okuyamama hissi uyandırıyorsa da, anıların sürükleyiciliğine kaptırıyorsunuz kendinizi. Daha önce YKY 32 basımını yapmış, elimdeki ise Can Yayınevi tarafından yayınlanan 9. baskısı.

 Keyifli okumalar..


******


Kitaptan Alıntılar :


  Pazar günleri Telespor adıyla yayınlanan bu programlar esnasında, atletli babalar spor-toto kuponlarını dizlerine koyarlar,  birçok maça canlı bağlanılır, skor öğrenilir, maç aralarında skeçler yayınlanır, dönemin canlı yayın sunucularından Cenk Koray ve Güneş Tecelli espriler yaparlar, canlı yayında şarkı söylemek üzere gelmiş fazla ağır top olmayan şarkıcılarla sohbet ederler; küçük yarışmalar, Pembe Panter ve Bay Meraklı gibi çizgi filmlerle bir pazar günü doldurulurdu.  (s.136 )


  Bayramlarda özellikle başka şehirlerde yaşayan tanıdıklara, eş dosta, ahbaplara, aile dostlarına muhakkak kart atılarak bayramları ''kutlulanır'' dı. Başka şehirlerde yaşayan aile dostları arasında  bir kartlaşma söz konusuysa gönderilen şehrin manzarası seçilir, genç kızlar sevdikleri arkadaşlarına çiçek, bebek, artist fotoğraflarından oluşan kartlar göndermeyi tercih ederlerdi.  (s.336 )


  Gündelik oturmalar kabul günlerinden farklı bir misafirlik türüydü. Teklifsiz gidilmeyen bir komşuya ve uzun zamandır ziyaret edilmemiş bir ahbaba gitmek için birkaç kadın sözleşirler, ev sahibine haber vermek üzere bir çocuk gönderirlerdi. Çocuğa ne diyeceği belletilirdi.Çocuk annesinin ve diğer ''teyzelerin'' gitmek istedikleri kadının kapısını çalar, tam öğretildiği şekilde ''Bir maniniz yoksa annemler size gelecek,'' derdi. Böyle durumlarda ev sahibinin misafiri kabul etmemek için, çok sıkı bir mazeret beyan etmesi gerekirdi.  (s.384 )



6 Mayıs 2016 Cuma

Irvın YALOM - Günübirlik Hayatlar




  1931 doğumlu Rus kökenli Yahudi asıllı A.B.D lı psikiyatrist, varoluşçu, psikoterapist yazar ve eğitici olan Yalom halen Standfort Üniversitesi'nde psikiyatri profesörüdür.

  Yalom'un 85 yaşına rağmen aktif çalışma hayatını sürdürmesine gıpta ettim. Ofisinin Silikon Vadisinde,  Palo Alto'da olduğunu bilmek heyecanlandırdı beni. Kimbilir oğlumu ziyaret ettiğimde, I.Yalom'un kapısını çalıp kitabımı imzalatabilirim belki de..

  Hukuk eğitimi almasaydım psikoloji okumayı isterdim. Bu anlamda psikolojiyi ilgilendiren  kitaplar okumaktan hoşlanıyorum. Okuduklarımdan yararlanmaya çalışıyorum. Atıfta bulunulan Marcus Aurelius'un Düşünceler'ini merak ettim. Araştırıp okumak için notumu aldım.
  
  Günübirlik Hayatlarda'da I.Yalom, psikoterapi seanslarından, hastalarından edindiği deneyimleri paylaşıyor. On ayrı deneyim öykü haline getirilmiş. İçsel, bazen de fiziki yüklerden kurtulmak, yaşamı yaşanabilir hale getirmenin yollarına okuyarak tanıklık etmek istiyorsanız keyifle okuyabilirsiniz bu kitabı.

Pegasus Yayınlarından, 205 sayfa.

Keyifli okumalar...


******


Kitaptan Alıntılar:


  Seksen ikinci yaş günüm yaklaşırken bu denizde benim için de bir şeyler olup olmadığını merak ettim. Hala yaşam ve merak doluydum ama tanıdığım ve sevdiğim  pek çok kişiyi kaybetmiş olmak beni üzüyordu. Bazen kaybolan gençliğimin yasını tutuyordum. Bazen de giderek yıpranan iskeletim, gıcırdayan eklemlerim, zayıflayan göz ve kulaklarım dikkatimi dağıtıyordu. Yine de günün an be an battığının, nihai karanlığa her geçen gün daha da yaklaştığımın farkındaydım. Düşünceler'i açtım, sayfaları hızlıca taradım ve bana hitap eden bölümü buldum:

  O halde sana ait olan bu ufak zaman diliminden doğayla uyum içinde geç ve memnuniyetle tamamla yolculuğunu. Tıpkı olgunlaşan bir zeytinin, düşerken kendisini yaratan doğaya ve üstünde büyüdüğü ağaca şükran duyması gibi.       (s.199 9)