22 Aralık 2016 Perşembe

Erhan BENER - Acemiler




   Erhan BENER' in ilk romanı olan Acemiler, 1952 yılında yayımlanmıştır. Elimdeki roman Ayrıntı Yayınlarının 2012 ilk basımı.

  1929-2007 yıllarında yaşayan E. Bener otuzun üstünde kitap yazmış, ulusal ve uluslararası pek çok da ödül almıştır.
  
  1952 yılında üç gencin kişiliklerinin, düşüncelerinin toplum içinde yavaş yavaş şekillerinirken, o dönemin Türkiyesinin sosyal, kültürel, ekonomik yapısı da okura yansıtılmaktadır. Yaşamı, toplumu anlamaya çalışan gençlerin ruhsal çatışmaları, acıları çok güzel aktarılmış. Yazarın derin ruh tahlilleri romana ayrı bir değer katmış bence.

  Roman , 190 sayfa ve Türk Edebiyatında özel bir yere sahip, yayımandığı yıllarda kişilerin iç dünyasını, iç çatışmalarını ayrıntılı anlatmasındaki başarı nedeniyle E. BENER Dostoyevski'ye benzetilmiştir. Okumaya değer bir roman.
   
 Keyifli okumalar..


  ******


 Kitaptan Alıntılar :


 - Hanım, derdi. Senin namusuna sözüm yok, amenna, ama elin iti kopuğu bilir mi bunu? Öyle pencere önünde oturmasan iyi edersin!
 Böylece, pencere önünde oturması yasak edildiği günden beri Melehat Hanım için, hele sıcak yaz aylarında, karşı mescidin sarmaşıklı duvarını seyretmek, kutsal bir suç tadı taşımaya başlamıştı. Miyop gözlerini kısarak, sararmış parmaklarında köylü sigarası, bu yıkık duvarı seyrederken neler düşünmezdi. ( s.35 )


  Kendisini büsbütün kapıp koyuvermek için derin bir istek duyuyordu ama içindeki sessizliğin birdenbire yok olduğunu farketti. Burada evler vardı. Evlerin içinde insanlar. İnsanların birtakım düşünceleri, kavgaları, töreleri vardı. Her biri kendi yaşamını sürdürüyor, ötekilerle ancak kendilerini ilgilendirdiği ölçüde ilgileniyorlardı. En iyileri, iyilik apmayı değil, kötülük yapmamayı düşünüyorlardı ancak. (s. 184 )


 

9 Aralık 2016 Cuma

Burhan SÖNMEZ - İstanbul İstanbul

     


   Kuzey ve Masumlar'dan sonra İstanbul İstanbul, Burhan Sönmez'in 2015 te yayımlanan üçüncü romanı.

 2011 de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü alan yazarın daha önce Masumlar'ını da paylaşmıştım sizlerle.

  İstanbul İstanbul da Öğrenci Demirtay, Doktor, Berber Kamo ve Küheylan Dayı'nın yerin üç kat altındaki hücrede, işkenceye dayanırlarken birbirlerine anlattıkları İstanbul hikayeleriyle yaşama tutunma savaşı anlatılıyor aynı zamanda.

 Neyin gerçek olduğunu anlamaya çalışmak, okumak..  Etkileyici, sarsıcı, soluklanarak okuyacağınız bir roman.
 Romanın son sözü Hallac-ı Mansur'a ait ve romanın özeti adeta.

   ''Cehennem , acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir. '' 

 Keyifli okumalar..


******


Kitaptan Alıntılar :


  Kütüphanenin avlusuna girer girmez, caddedeki telaşın yok olduğunu hissettim. Eski bir kente vardığımı sandım. Yüzlerce yıl önce döşenmiş mermerler, oyma taşlar ve bronz işlemeler, unutulmuş bir çağa aitti. Kuşlar kanatlarını yavaşça çırpıyor, yaprak döken güller kışa hazırlanıyordu. Etrafa merakla bakarken, insanın telaşsız yaşamayı hak ettiğini, mekanların buna imkan verebildiğini düşündüm. Serin kütüphanedeki zaman, kentin zamanından ayrı akıyordu. Zaman burada ileri veya geri gitmiyor, başka bir yerçekimine kapılmış gibi  kendi etrafında dönüyordu. (s.49


  Başım dönerken şahdamarımda çarpan ses, kalbimin değil zamanın sesiydi. Geçmişten gelip geleceğin dalgakıranına vuran ve beni orada kendi halime bırakan zamanın.  (s.188 )