13 Şubat 2017 Pazartesi

Vamık D. VOLKAN - Fanustaki İnsanlar









  Psikoloji alanında eğitim almasam da, psikanaliz sürecine ve psikanalitik öykülere oldum olası ilgi göstermişimdir. Bu ilgim nedeniyle psikanalitik süreçleri konu edinen kitapları araştırıyor, fırsat buldukça okuyorum. Vamık Volkan’ın bu kitabı da bu araştırmalar sonucu okuduğum ve çok faydalı bulduğum bir kitap oldu. Psikoloji ile alakalı olan insanlar Prof. Vamık Volkan’ın alanındaki uzmanlığını ve “ününü” bilirler. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Volkan, ABD’ye yerleştikten sonra eğitimini burada sürdürmüştür. 400’ü aşkın bilimsel makalesi, 48 adet kitabı bulunmakta olan yazar, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiştir.

  Fanustaki İnsanlar, abartılmış narsizmi bulunan bir kadın ve bir erkek danışanın terapi sürecini anlatan 181 sayfalık bir kitaptır. İki kişinin de çocukluktan gelen ve ailesinden kaynaklanan “sevgi eksiklikleri” vardır. Bu “sevgi eksiklikleri” kendilerine olan sevgilerinin sıradışı bir şekilde artmasına yol açmıştır. Kitapta, bu iki kişinin hayatlarında olan biten ve abartılmış narsizme sebep olan olayları kavraması üzerinde durulmuştur.

  Kitap, ilgi çekici olmasının yanısıra okuru olayın içerisinde, adeta hasta ile doktorun yanında 3. Sandalyede oturuyormuş gibi hissettiriyor. Kendinizi asla yabancı hissetmediğiniz bu ortamda, danışan hasta ile bağ kuruyor, olayları kendi hayatınızla da ilişkilendiriyorsunuz. 
Psikanalitik süreçleri anlatan çoğu kitapta olduğu gibi, bu kitap da olayların ilgi çekiciliği ile okuru kendisine bağlıyor ve bir an olsun düşmeyen dinamiği ile okura çok şey katıyor. İlgisi olan herkese Alfa Yayıncılık tarafından yayınlanan bu kitabı okumasını tavsiye ederim.
   

  Keyifli okumalar..


******


  Kitaptan Alıntılar :


“Psikolojik yardım için başvuran kişilerle bir-iki saatlik görüşmemin ardından kendime bu kişiyi divanıma yatırırsam “neyi tedavi edeceğim” sorusunu sorarım. Bu sorunun cevabını analiz süreci boyunca geliştirir ve bazen de değiştiririm. Brown’un hayat hikayesini dinledikçe, Brown’un ailenin adına ve şanına önem verilen fakat duyguların doğrudan ifadesinin kısıtlı olduğu bir ortamda yetiştiğini anladım”.  (s. 27)




  “uzun yıllar önce bir yaz, yirmilerinde güzel bir kadın, kendisi gibi yirmili yaşlarda olan iki yıllık kocasıyla sahildeki bir otelde tatil yapıyordu.Biraz uzaktan bakıldığında, mutlu bir çifte benziyorlardı fakat adam ne zaman başka erkeklerin karısına baktıklarını düşünse, özellikle de karısı bikiniyle sahilde dolaştığında kıskançlıktan kuduruyordu. Bir sabah karısı denizde yüzerken etrafında ona hayranlıkla bakan birçok genç adamın da yüzdüğünü ve bazılarının karısıyla sohbet ettiklerini gördü. Kıskançlıktan gözü dönen genç adam önce ne yapacağnı bilemedi. Öğleden sonra karısını sahildeki tenha bir yere götürdü ve birlikte yüzmeye başladılar. Yüzerken birden karısının başını suyun altına soktu ve onu dehşete düşürmeye yetecek kadar bir süre öylece bastırdı. Soluksuz kalan karısı tam boğulmak üzereyken, onu bıraktı ve nefes almasına izin verdi”  (s. 85 )



“aylar boyunca Jennifer cam vazosunun içinde saklanmakla çocukluğu, erişkinliği ve benimle olan ilişkileri arasındaki bağlantılar üzerinde araştırma yapmak arasında gidip geldi. Eğer çocukluktaki duygularını hatırlamak onu rahatsız ederse, ofisime birbiri ardına görkemli giysiler giyip gelerek beni gösterdeci davranışlarının tanığı haline getiriyordu. Bu şekilde haftalarca kendimi bir moda şovundaki izleyici gibi hissettim. Eğer kardeşi ona kendisini ihtişam içinde gösteren bir fotoğraf yollarsa, Jennifer kendisine olan narsistik yatırımını daha da abartıyordu. Kendisiyle olan bir görüşmemi erteleyişimi onu reddetmem ve başka bir kadınla randevulaşmam olarak algılarsa, izleyen görüşmeleri boyunca hangi ünlü markaların elbiselerini aldığından bahsediyor ya da Glover’dan ona yeni mücevherler almasını istiyordu.”  ( s. 135 )