Nadine GORDIMER, Yahudi göçmeni bir ailenin kızı olarak 1923 yılında Güney Afrika'da doğmuştur. Katolik bir manastır okulunda eğitim gören yazar, ırk ayrımına karşı çıkan politik eylemci kimliğiyle tanınmaktadır. 1991 de Nobel Edebiyat Ödülü, 1994 de Booker Roman Ödülünü almıştır.
(14.7 2014 tarihinde yazarın vefat ettiği bilgisini de eklemeliyim.)
Gordimer'in yazdığı en iyi roman diye tanımlayanlar da olmuştur July'ın
İnsanlarını.
Güney Afrikanın her yeri silahlı militanlarca savaş alanına çevrilmiş,
beyaz halk ise bu duruma hazırlıksız
yakalanmıştır. Smales ailesi liberal görüşlü, üç çocuklu bir beyaz aile
olup, bu vahşetten uzun yıllardır
yanlarında çalışan siyah uşakları July sayesinde kurtulurlar. July 'ın doğduğu
köy uzak ve ilkeldir. Siyahlarla eşitlenen beyaz ailenin hayatta kalma pahasına
yaşadıkları ve her iki tarafın kişiliklerinde ve ilişkilerindeki değişime, psikoljik savaşa tanık olmak istemez misiniz! Bam'le Maureen gibi bizler de çocuklarının ilkelliğe uyumu, mutluluğu kolayca yakalamalarına şaşırıyoruz tabiiki...
Bu kitabın benim için önemi, ilk kez bir Güney Afrikalı yazarı tanımamın yanısıra, sıradışı konusu, kurgusu, farkında olmadan okurken empati yapmamdı!
Farklı konusu, güzel anlatımıyla okunması gereken kitaplardan, hoşunuza gideceğinizden eminim.
Farklı konusu, güzel anlatımıyla okunması gereken kitaplardan, hoşunuza gideceğinizden eminim.
******
Kitaptan alıntı;
Yağmurlu günlerin ardından her
şeyden, bitkilerden, saz damlardan sıcak bir buhar yükselir oldu, her çalılığın
ya da direğin üstünü çeşitli desen ve renklerde nemli tabakalar kapladı ve
yayıldı. Geldikleri yerde, kötü hava koşullarına boyun eğmenin nasıl birşey olduğunu unutmuşlardı. Buradaysa üşüyüp
titreseler de ıslananların yerine giyebilecekleri kuru giysiler yoktu. Kulubenin içini dumana
boğan ocaktaki ateş, yaşamın merkeziydi; çocuklar, tavuklar, köpekler ve
kediler hayatta önem sıralarına uyarak olabildiğince yaklaşıyorlardı
ateşe. Yiyeceğin sağladığı ısı -ısınınca kanları canlanıyordu- oradan
geliyordu, ısındıkça saydamlaşan odun korları, lapanın kabarcıklarını güç ve
enerjiye çeviriyordu. Bam'la Maureen'in sigara, şarap ya da sert bir içki
arzuladıkları olmuştu, çocuklar da tatlı yiyeceklerin özlemini çekiyorlardı,
ama yağmurlu günlerde, sönmesine hiç izin vermedikleri ateş, tüm arzularını
karşılayan şey oldu. (s.63)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder