26 Şubat 2016 Cuma

Orhan PAMUK - Kırmızı Saçlı Kadın



2006 yılında Nobel Ödülünü alan Orhan Pamuk'un en son Masumiyet Müzesi' ni okumuştum.
 Kırmızı Saçlı Kadın yazarın son romanı.

Kolay okunuyor. Ancak kitabın beklentimi karşılamadığını söyleyebilirim. Romanın kurgusunda Sophokles' in Kral Oidipus' u ile Firdevsi' nin Rüstem ve Sührab' ı ile paralellik yaratılmaya çalışılmışsa da, zorlama olmuş, ben tad alamadım. Bir de romanların kıyısına köşesine sıkıştırılmış siyasi, sosyolojik genellemeler yapılıp göya mesaj verilmeye çalışılması da bana itici geliyor. Maalesef bazı yazarlar da bunu yapıyor!

Kuyuculuk gibi kaybolmuş bir mesleği tanımak ve Mahmut Usta'nın kuyu kazdığı kitabın ilk bölümü, çırağı Cem'in duyguları güzel yansıtılmış. Kitabı okuduktan sonra kuyulara farklı gözle bakacağınız mutlak.

Orhan Pamuk sevenlere tavsiye ediyorum, ben yazarın uzun yıllar önce yazdıklarından daha çok tad alıyorum, Sessiz Ev okuyacaklarım arasında sırasını bekliyor.

Keyifli okumalar..


******


Kitaptan Alıntılar:


Cırcırböceklerinin hiç kesilmeyen ve tek ses gibi işittiğimiz vızıltısı vardı. Bu incecik sesin altındaki derin ve belirsiz uğultu otuz kilometre uzaktaki İstanbul'un homurtusuydu. Bu uğultuyu ilk geldiğimizde işitmemiştim. Bu sesin üzerine başka sesler düşüyordu: Kargaların, kırlangıçların ve tanımadığım sayısız kuşun kimisi haykırır gibi, kimisi yalvarır gibi, kimisi şikayetçi bir edayla çıkardığı sesleri dinliyorduk; ....... (s.44 )


Çadıra dönünce gene ağlamaya başladım. Son bir ayda Mahmut Usta ile paylaştığımız her şey bana şimdi dayanılmayacak kadar hüzün veriyordu. Çaydanlık, yüz kere okuduğum eski gazete, ustamın üstten bantlı plastik lacivert terlikleri, ustamın kasabaya inerken giydiği pantolonun kemeri, ustamın çalar saati...  (s.84 )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder