7 Temmuz 2014 Pazartesi

Thomas MANN - Venedik'te Ölüm









Thomas MANN'den okuduğum bu uzun öykünün  benim için yanlış seçim olduğunu söyleyerek başlamalıyım tanıtımıma!

Okuyacağım kitapları seçerken farklı listeler oluşturuyor,  okuduklarımın çoğununda iyi seçimler olduğu düşünüyorum ama maalesef Venedik'te Ölüm okuduğum ''sıkıcı kitaplar'' arasında -hatta üst sıralarda-yerini aldı.

Büyülü Dağ'ın filmini izlediğim için okumak istememiştim ama sanırım yazarın ünlü kitabı Buddenbrooklar' ı okumam daha doğru bir seçim olurdu.

Merak edenler için biraz da kitaptan bahsedeyim; 103 sayfalık kitabın yarısından fazlasında ünlü yazar Aschenbach''ın gerilimlerinden kurtulmak için dinlenme -tatil-yeri aramasıyla geçiyor. Sona yakın bölümde ise uzaktan görerek aşık olduğu Tadzio'ya olan platonik aşkı için salgın hastalığın yayıldığı Venedik'ten ayrılmayan yazarın ölümüyle sonuçlanıyor.

Kitabın konusuna felsefi övgülerde bulunanlar da olabilir ama bence bloğumda paylaşıp da okumasanız daha iyi dediğim ''Kasap Çırağı'' adlı romandan sonra ''Venedik'te Ölüm'' de beğenmediklerim listesinde yerini aldı, takdir sizin!

Bu arada Thomas MANN'in 1929 da Nobel Ödülü almış, ünlü bir Alman yazar olduğunu da hatırlatayım.


******


Kitaptan Alıntılar:


Kararsızlık içinde geçen birkaç yıldan, orada burada yerleşme denemelerinden sonra hayli zamandır Münih'e yerleşmiş, orada dehaya binde bir nasip olan itibarlı bir burjuva hayatı yaşamaya başlamıştı. Henüz genç yaşlarda,okumuş bir ailenin kızıyla yaptığı evlilik, kısa bir mutluluk döneminin ardından karısının ölümüyle sona ermişti. (s.27 )



Gözleri kararıyor, göğsü daralıyor, ateşler içinde yanıyor, kan beyninde zonkluyordu. Kalabalık çarşı sokaklarından kaçarak köprüler geçip fakir dar ara yollara vardı. Orada ise dilencilerin hücumuna uğradı, kanallardan gelen pis kokular yüzünden nefesini tutmak zorunda kaldı. Venedik'in iç taraflarında rastlanan  ve insanda lanetli  ve unutulmuş etkisi bırakan meydanlardan birinde, sakin bir köşede,bir çeşmenin başına çökerek alnındaki terleri kuruladı ve Venedik'ten gitmek gerektiğini düşündü. (s.53 )


Her aşık gibi beğenilmek istiyor, bunun imkansızlığı düşüncesiyle acı üzüntüler geçiriyordu. Elbisesine gençlere özgü iç açıcı ayrıntılar katıyor, değerli taşlar takıyor, parfüm kullanıyor, her gün birkaç kez tuvaletini tazelemeye zaman ayırıyor, yemeklere süslenip heyecan ve merak içinde geliyordu. Kendisini hayran eden bu taze gençlik karşısında  yaşlanmış vücudundan iğreniyordu; ağaran saçlarının, keskinleşmiş yüz çizgilerinin görünümü onu utanca, ümitsizliğe uğratıyordu. (s.96 )





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder