15 Ocak 2015 Perşembe

Andre GIDE - Kadınlar Okulu





  Bloğumda Ocak 2014 de yazarın Pastoral Senfoni Adlı romanını paylaşmıştım. Bu kez de Kadınlar Okulu'nu sizlerle paylaşmak istedim. Ama önce yazarını  hatırlayalım.
  
Andre GIDE, 1869-1951 yılları arasında yaşamış, Çağdaş Fransız romancılarındandır. 1947 de Nobel Edebiyat Ödülünü almıştır. Türkçeye çevrilen eserleri; Batak, Kalpazanlar, Dar Kapı, Kadınlar Okulu ve Dostoyevski'dir.

Babasının  bir hukuk profesörü, annesinin ise çok zengin bir aileden gelip mezhep değiştirerek sonradan Protestan olması ve aldığı yoğun din eğitiminin de etkisiyle, farklı iki dünya arasında hep ikilemler yaşamıştır.

Kadınlar Okulu, 1894-1936 yılları arasında Fransız burjuva bir ailenin üç bireyinin bakış açısından günlük tadında yazılmış bir roman. Kendini adeta dünyanın merkezinde gören bir adam, eşinin ve evliliğinin üzerinden kendini tamamlamaya çalışan bir kadın  ile anne ve  babasının farklı ahlak ve dünya görüşleri karşısında daha çok annenin tavrına yakın yetişen bir genç kızın anlatımından oluşuyor roman.

  Geçen yıl alıp, ancak okuyabildim. Hani bazı kitaplar vardır, keşke daha önce okusaydım dedirten, Kadınlar Okulu da öyle oldu benim için.

Sıkılmadan akıcı birşeyler okuyayım, birazda içinde kaybolayım diyorsanız Kadınlar Okulu'nu okumanızı öneririm.

Yazarın okuyacağım bir sonraki kitabı da herhalde Kalpazanlar olur.


******


Kitaptan Alıntılar:


Tüm bu yazdıklarım saçma, biliyorum; ama bana bu tümceleri yazdırtan duygu öyle değil. Robert'le evlenmekle bağımsızlığımdan el çekmeyi çok doğal buluyorum (babamın istememesine karşın onunla evlenerek bağımsızlığımı gösterdim) ama hiç değilse her kadın kendine uygun gelen tutsaklığı seçmekte özgür olmalı. (s.44 )


.....karşımızdakini olduğu gibi görmeyip tanrılaştırmak, sonra karşımızdaki böyle bir tanrı olabilirmiş de olmuyormuş gibi ona kızmak. Öte yandan, ben de ilkin Eveline'i olduğu gibi görmüyordum. Neydi Eveline? Kendi bile bilmiyordu.  Benim sevdiğimdi. Beni sevdiği sürece benim tanrıçama benzemeye çalıştı, kendisine bulunduğunu sandığım, kendisinin de benim hoşuma gideceğini bildiği erdemlerle süslendi. Beni sevdiği sürece, kendi kendini tanımak isteği duymadı; benimle kaynaşmaktan başka bir dileği yoktu.  (s.93 )


Ne çürük  bir temele dayanıyormuş aşkım! Zamanında bunun bilincine varabilseydim, hastalığı engellemek için önlemler alabilir, daha çok boyun eğiş isteyebilir, ilkin kendim okuyunca hain tehlikelerini daha iyi görebileceğim kimi kitapları yasaklayabilirdim.  (s.102)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder