9 Ağustos 2014 Cumartesi

Sibel K. TÜRKER - Öykü Sersemi





Daha önce, Kasım 2013 te  Sibel K. Türker'in ''Benim Bütün Günahlarım'' adlı romanını paylaşmıştım sizlerle. Geçen hafta ard arda yazarın' 'Öykü Sersemi'' ve ''Hayatı Sevme Hastalığı'' adlı kitaplarını okudum, okumaya doyamadım...

Sibel K. TÜRKER Öykü Sersemi'yle 2005'te Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü, Ağula'yla 2006 yılında Haldun Taner Öykü Ödülü'nü, Hayatı Sevme Hastalığı ile 2012 Duygu Asena Roman Ödülü ve 2013 Yunus Nadi Roman Ödülünü almış, bence ödüller sahibini bulmuş gerçekten.

 Olduğundan da İyi, Takma Bir Göz, Karanlık Rüyalar, Öykü Sersemi, Güzel Yazı, Hayatımı Kaydettim, Tanrı'nın Boş Günü, Köpek, Güvenli Bir Yer ve Ben Ol  kitapta yer alan öyküler.

Bir yazarın öykülerini okurken  aynı tadı, aynı keyfi alıp-almamamla orantılı olarak yazarı hakkında bir fikre varabiliyorum. Yazarın farklı zaman ve yerlerde yayımlanmalarına rağmen benim okuduğum ilk öyküleri Öykü Sersemi'ndekiler.
 Kitabı elimden bırakamadan bitirdim ve bundan sonra paylaşacağım romanı Hayatı Sevme Hastalığı'nı da bir solukta okudum.

Öykü mü yoksa roman okumayı mı tercih ediyorsunuz diye sorulduğunda pek çoğumuz için cevap ''roman'' oluyor nedense.

 Çarpıcı,akıcı ve  derin anlatım gücü... Güzel öyküler okumak isteyenlere önerim, Öykü Sersemi'ni okuyun,  Sibel K. Türker 'le tanışınca,  diğer kitaplarını okumak isteyeceksiniz. 

Keyifi okumalar...


******


Kitaptan Alıntılar:


Evet, hayat yazıdan da büyüktür, bunu anladım. Hiçbir şey umduğum gibi gitmedi. Tıpkı, kafanda en küçük ayrıntısına dek planladığın hikayeyi yazmaya başladığında, satırların senin kontrolünden  çıkarak apayrı bir hikaye yaratması gibi. yazarın yazdığınca avlanması gibi. ( Olduğundan da İyi adlı öyküden. s. 21-22 )


Ayfer'in isteği üzerine gittik o falcıya. işlerimiz öyle yolundaydı ki, kaderden daha iyisini istemek ayıp değildi. Hanemize yüklü ve çıngıraklı bir deve, gelin duvağı, yeni doğmuş bir ay beklemek ayıp değildi. Kışın son günlerinde,  talihim gibi göz kırpan ılık güneşin altında, sevgilimin gecekondu semtindeki, hepsi bitimsiz bir yoksullukla birbirinin yanında uzayıp giden evlerden birine girdik. İnanmıyordum, ama ne çıkardı? Ayfer gençti, ama eski bir dünyadan geliyordu. orada inanç, yapıp ettiklerimizden sorumlu tutmazdı bizi. Orada yazgı, bizi sadece sürüklenen, ağırlıksız yapraklara benzetirdi. Ve eşikten içeri sağ adımımızı atarak girersek her şey düzelirdi.  ( Hayatımı Kaydettim adlı öyküden.  s.83-84 )


Bir ayın sonunda artık dayanamayacağımı anladım. Benim gibi hantal adamlar acelecidir, suya bir an önce girerler, bedenlerini örtmek için.  Çabucak giyinirler; hayatları bir şeyin içinde kaybolup kendilerini unutmak üzere kuruludur. Ve ben aşka da böyle girdim. (Tanrı'nın Boş Günü adlı öyküden. s. 91 )




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder