11 Mayıs 2014 Pazar

Gabriel Garcia MARQUEZ - Mavi Köpeğin Gözleri






Kısa bir süre önce kaybettiğimiz  Gabriel Garcia MARQUEZ'in  Kolombiyalı ve Nobel Ödüllü yazar olduğunu biliyoruz. Hukuk ve gazetecilik eğitimlerini yarım bırakarak uzun yıllar gazetecilik yaptıktan sonra yazmaya başlamıştır.

Bloğumda daha önce -Ekim ayında- Kırmızı Pazartesi adlı romanını paylaşmıştım.

Öykülerinden oluşan Mavi Köpeğin Gözleri'ni  okumama , yazarın kitaptaki öykülerinden biri olan ''Çullukların Gecesi'ni''  Yüzyıllık Yalnızlık'a değişmem şeklindeki ifadesi neden olmuştur! 

Marquez okumak, onun bazen yarım sayfa süren cümlelerine, betimlemelerine konsantre olabilmek her zaman kolay olmuyor tabii.. Okuduğum romanları bu öyküleri kadar zorlamamıştı beni, sanırım öyküde daha sade anlatımı seviyorum. Onun için  on iki öyküden oluşan ''Mavi Köpeğin Gözleri'ni'' mutlaka okuyun diyemeyeceğim, takdir sizin!

Sonraki günlerde ''Başkan Babamızın Sonbaharı'' ile Marquez'le Fidel Castro'nun dostluğunu anlattığı ''Gabo ve Fidel'i'' okuyup sizlerle paylaşmayı umuyorum.


******


Kitaptan Alıntılar:


Sabahlığını giyinip lavabonun karşısına geçti, saçı başı birbirine karışmıştı ve traşsızdı, uyku akan gözlerini aynaya çevirdi ve bıkkınlıkla kendisine baktı. Karşısında ölü kardeşinin  y eni kalkmış halini görünce hafifçe sıçrayıp ürperdi. Bitkin suratı, bir türlü uyanamayan bakışları kardeşininkinin aynıydı. (s.61 Aynayla Sohbet adlı öyküden. )



Uzun zamandır,  çok eskilerden beri yetişkindik. O ise, her şeye rağmen, evin yaşça en büyüğüydü. O gece orada olabilir, yanımızda oturabilir, etrafı sağlıklı evlatlarıyla çevrili olarak yıldızların parıltılı nabzını hissedebilirdi. Varlıklı bir burjuvanın karısı veya bir adamın metresi olsaydı, evin saygı uyandıran hanımı olacaktı. Ama belki de bağımlılıkları veya erdemleri profilden bakınca görülmediği için düz bir çizgi gibi uzanan tek bir boyutta yaşamaya alışmıştı. Bunu yıllar öncesinden biliyorduk. Bir sabah uyanıp da onu, avluda ağzını yere yapıştırmış, toprağı sarsılmaz bir şevk ile ısırıken gördüğümüzde pek şaşırmamıştık. (s.69 Üç Uyurgezerin Çilesi adlı öyküden )




Oturduk. Görünmez bir güneş omuzlarımızı ısıtmaya başladı. ama güneşin varlığı bile ilgimizi çekmiyordu. Mesafe, zaman ve yön kavramımızı kaybetmiş halde orada, nerede olduğunu bilmediğimiz bir yerde oturduk. yanımızdan birçok ses geçti. (s.112 Çullukların Gecesi adlı öyküden )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder