7 Eylül 2014 Pazar

Victor HUGO - Bir İdam Mahkumunun Son Günü




Victor HUGO'nun yirmi altı yaşında yazdığı bu roman, yazıldığı yıllar itibariyle idam cezasını sorguladığı ve toplumun bu sorgulamaya hazır olmaması nedeniyle kitabın birinci basımın (1829) tarihli önsözü ve  bir oyundan sonra romana geçilmektedir.

Romanın bir başka önemli yanı da, dünyada birinci tekil kişi (ben) ile yazılan ilk roman olmasıdır.

Aslında kitabın konusu başlığından da anlaşılıyor ancak giyotinle infaz edilecek bir idam mahkumunun ağzından onun hissettiklerini okumak etkileyici. Kitabın arka kapağındaki tanıtımda da belirtildiği gibi bu roman çağdaş edebiyatın ilk iç monologu özelliğini de taşımaktadır.

Okuduğum kitap Can Yayınları tarafından yayınlanmış dördüncü ve eski bir basımı, 128 sayfa.

Bir idam mahkumunun iç sesini duymak isteyenler için güzel bir roman, güzel bir klasik, okunmaya değer...


******


Kitaptan Alıntılar :



Gün ışığı hücreme girmediğine göre, geceleyin ne yapılabilir? Aklıma bir düşünce geldi. Ayağa kalktım, lambamı hücrenin dört duvarında gezdirdim. Yazılarla, resimlerle, garip biçimlerle, birbirine karışan, yarı silik, yarı okunaklı adlarla doluydu bu duvarlar. En azından her mahkum bir iz bırakmak istemiş olmalıydı buralara. Kurşunkalemle, tebeşirle, kömürle yazılmış siyah, beyaz, gri harfler; taşlara kazınmış derin kertikler, oraya buraya saçılmış, insanınkanla yazılmış olduğunu sanacağı paslı işaretler, simgeler... (s.51 )


Ah! Kaçabilseydim, kırlarda nasıl da koşardım! 
Hayır, koşmamam gerekir. Dikkat çeker, insanları kuşkulandırabilir. Tam tersine yavaş yavaş yürümek gerek; başınız dimdik olacak ve şarkı mırıldanacaksınız. Kırmızı desenli, mavi renkli, eskimiş gömlek gibi şeyler giyeceksiniz üstünüze. Bunlar insanı iyi gizler. (s.72 )


Yardımcılar, beni koltuk altlarımdan tutarak kaldırdılar. Kalktım, yürüdüm. Adımlarım cansızdı, sanki her bacağımda iki diz varmış gibi bükülüyorlardı. ( s.122 )



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder