3 Ocak 2014 Cuma

Ayşe SARISAYIN - Yorgun Anılar Zamanı






Ayşe SARISAYIN 1957 İstanbul doğumlu olup, Denizler Dört Duvar adlı öykü kitabıyla 2004 Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü, Yorgun Anılar Zamanı ile de Sait Faik Hikaye Armağanı'nı kazanmıştır.

Babası Behçet Necatigil'in çeviri şiirlerini, aile mektuplarını yayına hazırlamıştır. Yazarın yine babasına ilişkin anıların yer aldığı Çok Şey Yarım Hala adlı kitabı da vardır.

Yorgun Anılar Zamanı'nı severek okudum.
 Hani bazı kitaplar vardır  ya, sizi yormaz, rahat okur, keyiflenirsiniz. İşte Yorgun Anılar Zamanı da öyle. Çocukluk yıllarıma gidip tebessüm ettiğim de oldu okurken.

 Beş öykü ve beş tanede Yalnızlık Çeşitlemeleri başlığındakiler var.
Yalın ve akıcı öyküleri okumanızı öneriyorum...


******


Kitaptan Alıntılar:


Yeni evimin, özgürlüğümün, kimseye hesap vermeden yaşamanın coşkusuyla çabucak geçiverdi o yaz. Uzun yaz gecelerinde sıkışık binaların, iç içe yapıların iyice daralttığı sokaktan bunalıp ''nohut oda- bakla sofa'' evimize sığamadığımızda deniz kıyılarına kaçarak serserilik yaptık.  Teknelerde balık ekmek yedik, sokaklarda bira içip şarkılar söyledik yorulana dek. Uykusuz gecelerin sabahlarını ekmekçi ve atıyla birlikte karşıladık. Ne onların yorgunluğunu, ne de yazın bittiğini algılayamayacak kadar gençtik, çok umutluyduk.(Atları da Vururlar adlı öyküden. s.29 )


Tanıştık ayaküstü, ama birbirimizi tanıdık mı gerçekten? Tanımaya gerek yoktu ki ateş böcekleri yanıp sönerken! Nasıl da aydınlıktı her yer! Ne zaman karardı çevre, kopuşumuz nasıl başladı? İşsizlik, parasızlık, yeniden tren hattının arka tarafına dönmek, yoksulluğun sınırında yaşamak... Farkına bile varmadan, yavaş yavaş tüketti ateşböceklerinin ışığını. Güçsüzdük, başa çıkamadık yaşamla, birbirimizle kenetlenemedik, sırtımızı döndük iki düşman gibi. Karanlıkta bana doğru uzanan ellerini ne zaman hırsla ittim ilk kez? ( İki Ters, İki Yüz adlı öyküden. s.40 )


''Babamın öldüğü yaşı çoktan geçtim, bekliyorum ne zamandır. Ancak bu bekleyişten bunalmadım.
Kendimle barıştım, geç de olsa. savaşacak hiç kimse yok ki karşımda! Aslında hiç bir zaman da olmamıştı galiba.Kendimizle savaşıp durduk, başkalarıyla savaştığımızı sanırken...Yaşamın sonuna yaklaştıkça daha iyi anlıyorsun.'' (Maçka Palas adlı öyküden. s.58 )


Yatak odasına girdiğinde sinirden titriyordu Muzaffer Hanım. Bıkmıştı bu adamın huysuzluklarından! yıllardır her an bir olay çıkacak korkusuyla yaşamaktan yorulmuştu artık Kendini korumanın yollarını öğrenmişti elbette; lafı değiştirmek, duymamazlığa gelmek ya da üste çıkmak  işe yarıyordu ara sıra . Yine de ter içnde kalmıştı sıkıntıdan. (Bugün Günleren Ne adlı öyküden. s. 85 )



2 yorum:

  1. yepyeni yılda,
    hiç ismini duymadığım yazarlar ve kitaplar..
    ne diyeyim, sağ olun.
    verdiğiniz güzellikler ve yepyeni bakış açıları için...

    YanıtlaSil
  2. Ayşe Sarısayın ve John Fowles'u da okumalıyız diye düşünüyorum, yorumunuz için teşekkürler...

    YanıtlaSil