6 Ocak 2014 Pazartesi

Murathan MUNGAN - Kibrit Çöpleri




- Takribi ve Vasati Kıpkısa Öyküler -

 Murathan MUNGAN 1955 İstanbul doğumlu, A.Ünv. DTCF Tiyatro Bölümü mezunu. Şiir, hikaye, roman, deneme, oyun, senaryolar yazmış üretken bir yazar.
Yıllar önce ''Yüksek Topuklar'' adlı romanını okumuştum. Daha sonra da 2009 da yayınlanan ''Eldivenler, Hikayeler'' i.

Kibrit Çöpleri 2011 de yayınlanmış. Kibrit Çöpleri başlığının altında belirtildiği gibi, ''kıpkısa öykülerden'' oluşuyor kitap. Bir sayfa, bazen yarım sayfa gibi.
 Kıpkısa öyküler okumak güzeldi, sıkılmıyorsunuz, dikkatiniz bile dağılamıyor! Ama üst üste iki öykü kitabı tanıttığım için, bundan sonra bir roman okurum artık! 

Siz de romanı tercih edip öykü okumayanlardansanız, kibrit çöpleriyle öykü dünyasına rahat, keyifli bir geçiş yapabilirsiniz.

Murathan Mungan'ın anlatımı akıcı, öyküler çok çeşitli... Hoşunuza gideceğini tahmin ediyorum.


******


Kitaptan Alıntılar :


Sabahın yedi buçuğunda ne var bu kadar mutlu olacak?
Sabahları aksi nobran uyanan kişiler için en büyük mutsuzluklardan biri, yanı başlarında güne böyle ışıl ışıl başlayan insanların varlığıdır. Bazı insanların sabaha alışması, hayata hazırlanası zaman alırken, diğerleri neredeyse bir konserve açacağının tekbir hareketiyle hayata ve güne hazır uyanırlar.
Her şeye karşın birlikte uyanmanın ikisine de mutluluk verdiği zamanlar bittiğinde, gün de hayat da aynı başlamaz artık. Bundan böyle kendi kendileriyle olduklarını en çok sabahları anlarlar. (Sabaha Uyanmak adlı öyküden. s. 12 )


Baba-oğul olarak hayatımız, babamın her şeyi çok fazla ciddiye alan haliyle, benim hiçbir şeyi ciddiye almayan halim arasında geçti. Daha doğrusu geçemedi. Bu iki halin birbiriyle geçinemezliği nedeniyle geçemedi. Onun hayatında gırgır ne kadar eksikse, benimkinde de o kadar fazlaydı. İkisinin ortası ancak sonu mutlu biten Amerikan filmlerimde bulunur. Bizde bulunmuyordu. Bilirsiniz, o filmlerde karekterler zamana yayılan nice çatışmanın içinden geçerek birbirlerine doğru adım adım ilerler ve sonunda ortada bir noktada buluşup kucaklaşırlar. Benim babamsa Amerikalı değil, Tekirdağlı'ydı ve günün birinde kendisine yakışır bir ciddiyet içinde kalpten öldü. ( Baba-oğul adlı öyküden. s. 20 )


Adını Tamara koymuş babası. Daha çok zamanın dansözleri arasında popüler olan bir admış bu. Babasının hatırasına gösterdiği hürmet gereği sonraki yıllarda da adını değiştirmemişti. Aslında aile çok sonra öğrenmiş, babanın bir zamanlar Tamara adlı bir dansöze deli gibi vurulup onun hatırasını kızında yaşatmak istediğini, ama iş işten geçmiş, kızcağız ilkokulu bitirip ortaokula başlamış bile. Ona söylememişler taşıdığı adın bu yanık hikayesini; öğrenmesi çok sonradır. ( Kayıtsız adlı öyküden. s.45 )


''Sinema neden aşk haline gelir biliyor musun?'' dedi adam, ''Çünkü o da tıpkı aşk gibi, insan gözünün bir aldanışı üzerine kurulmuştur. hayal olduğunu bildiğin perdeye inanırsın bütün kalbinle...İnsan öncelikle bir aldanışa aşık olur, sonra o aldanıştan bir hakikat yapmaya çalışır hayatına...Bazı filmler çabuk biter.'' (Sinema ve Aşk adlı öyküden. s. 56 )





4 yorum:

  1. 6 ocak..
    yanlış hatırlamıyorsam bugün sizin doğum gününüz.
    bugün paylaşılan bir kitap.
    kısa kısa öykülerden oluşmuş üstelik.
    murathan mungan ın bilmediğim bir kitabı daha.
    okuyacak mıyım..
    mutlaka okuyacağım.
    bu arada...
    tabii ki
    iyi ki doğdunuz...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim yorumunuz ve doğum günü dilekleriniz için.
    Evet tesadüfen anlamlı olmuş bu paylaşımım.
    Ben yaşamımızın ayrı dönemlerden oluştuğunu, ayrı ayrı yaşanmışlıkları-hikayeleri- olduğunu ve geçmiş bir döneme takılı yaşayanların kendilerini mutsuz ettikleri gibi, yaşadıkları anı da ıskaladıklarını düşünüyorum. Hoşçakalın...

    YanıtlaSil
  3. çok sevdiğim bir yazar M.Mungan.. paylaştığınız bölümlere bakılırsa bu kitabı da güzel..hemen edineceğim, tanıttığınız için teşekkürler..

    YanıtlaSil
  4. Gerçekten güzel bir kitap, kıpkısa şeyler okumak da güzelmiş :)

    YanıtlaSil