23 Nisan 2014 Çarşamba

Yalçın TOSUN - Dokunma Dersleri







Yalçın Tosun, İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde öğretim görevlisi hukukçu ve yazar. İlk kitabı ''Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler'' ile 2011 Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü'nü, ikinci kitabı  ''Peruk Gibi Hüzünlü'' ile 2011 Sait Faik Hikaye Armağanı'nı almıştır.

Peruk Gibi Hüzünlü adlı şiiri Mabel Matiz tarafından bestelenmiştir.

Yazarın öykü, edebiyat yazıları ve röportajları Adam Öykü, Notos, Kitap-lık, Roll ve Radikal Kitap dergilerinde yayımlanmıştır.

Dört bölüm altında toplam yirmi öyküden oluşuyor kitap.
 Öyküye mesafeli duran okurların dahi okumaktan keyif alacakları türden öyküler. Sade, akıcı bir dil kullanıyor yazar ve anlatımı da bir o kadar da etkileyici, çarpıcı.

''Dokunma Dersleri'nde'' Dokun-MA denilen gerçeklerle  yüzleştiriliyor okur.

 Bilinenler, yaşananlar ama yokmuş gibi  davranılan ''gerçeklerin'' öyküleri...

LGBT (lezbiyen, gey,biseksüel,transeksüel ) kişilerin ötekileştirilmeleri, kadına şiddet, çocuk istismarı gibi farklı dokunma öyküleriyle Yalçın Tosun'la tanışmalısınız bence.

YKY tarafından  Ekim 2013 te yayımlanan kitabın elimdeki 2. baskısı ve 121 sayfa.

Keyifli okumalar...


******


Kitaptan Alıntılar:


Bir süre sonra sözcüklerin yerini başka şeyler alır. Sözcükleri tozlanmasın diye özenle paketleyerek rafa kaldırma sanatıdır bir anlamda evlilik. Her evlilikte zamanla, detaylarda az çok farklı, ama temelde aynı kurallara bağlı o gizli dil hüküm sürmeye başlar.Çoğun kinle ve yerine getirilememiş isteklerin yanık kokusunun verdiği sancılı sızılarla beslenen; kendine özgü bakış, iç çekiş, saçı arkaya atış, yarım gülüş, kaş kaldırış, göz deviriş, hızla bacak sallayış, uzaklara manidar bakışlarla dalış ve benzeri değişik anlamları bünyesinde özenle barındıran hareketlerin toplamıdır bu gizli dil. (s.19-20 Bir Kocanın Gizli Defterinden adlı öyküden )


Çocukluk zamanı, güven olmaz. Ne kadar sonraydı onu tekrar görüşüm bilmiyorum. Sokakta bizim çocuklarla takılırken penceresine attığım kaçamak bakışlardan birinde, perdeyi ürkekçe aralayan bir elle karşılaştım önce. Sonra kül gibi bir yüz belirdi. Onun yüzüne benziyordu benzemesine ama tuhaf olan bir şeyler vardı. Sanki yüzü acemi bir el tarafından bozularak parçalara ayrılmış, sonra tüm parçalar itinayla bir araya getirilse de, tam olarak eski haline dönememişti. (s.77  Dilan'ın Ormanı adlı öyküden )


Utangaçlığın üstesinden gelinemeyecek bir şey olduğunu daha o zamandan biliyordum. İçten içe hissediyordum bunu. Annem ya da babamın bu durumun ne kadar farkında olduklarınıysa bilmiyordum. Çok konuşmazlardı onlar, ne benimle ne de birbirleriyle. Fark etseler de bir şey yapacak halleri yoktu hani. Ay sonunu getirmeye gidiyordu enerjilerinin çoğu. Bende bu ilgisizlikten faydalanarak  sessiz sakin yaşamımı sürdürüyordum. (s.80 Tosbağa Öldürmek adlı öyküden )




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder