23 Şubat 2014 Pazar

Hakan BIÇAKCI - Karanlık Oda


''Belki de bu dünya, başka bir dünyanın cehennemidir.''  
A. Huxley  


Daha önce Ekim 2013'te Hakan Bıçakcı' nın ''Apartman Boşluğu'nu'' paylaşmıştım sizlerle.

Hakan BIÇAKCI, 1978 istanbul doğumlu, Bilkent Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu. Öykü ve yazıları çeşitli edebiyat dergileri ve gazetelerde yayımlanmış,  2008'den beri Karakalem Dergisi'nde öyküleri yayımlanmaktadır.

Romanları; Romantik Korku, Rüya Günlüğü, Boş Zaman, Karanlık Oda. Öykü kitapları ise; Bir yaz Gecesi Kabusu, Ben Tek Siz Hepiniz.

Karanlık Oda' nın kahramanı, yalnız yaşayan bir fotoğraf sanatçısı.  Rüyalarla gerçekler, geçmişle bugün arasında yaşarken bir de vücudunun her gün başka yerinde ortaya çıkan esrarengiz ısırık izleri kahramanımızı tam bir kaosa sokuyor.

Hakan Bıçakcı'nın yazdıkları şaşırtıyor, bir o kadar da çevremizde kendi halinde görünen insanların iç dünyalarının nasıl olabileceğini düşündürtüyor.

Kitap, İletişim Yayınlarından yayımlanmış ve 174 sayfa. Okumanızı öneriyorum ama Apartman Boşluğu'nu  Karanlık Oda'dan daha çok beğendiğimi, öncelikle onu okumanızı söylemeden geçemeyeceğim...


******


Kitaptan Alıntılar:


Uyuyakalmıştım. Omzuma batan parmakların düzenli aralıklarla beynime sıçrattığı kanla kendime geldim. Soğuk bir karanlık... Rahatsız bir koltuk... Ağrıyan bir bel... Tutulmuş bir boyun...Kupkuru bir ağız... Sızlayan bir elmacık kemiği... Boğucu bir hava... Telaşla birleşerek içine uyandırıldığım uyduruk an'ı oluşturuverdi. parçalar yanlış noktalardan bağlanmıştı. Hatalı kaynayan kemikler gibi... (s.11 )


Yöneticimiz havalı havalı girdi içeri. Üzerinde iddialı bir gömlek, elinde en son çıkan cep telefonlarından vardı. Elit ve sofistike görünmek adına yaptığı onca yatırıma rağmen vaktiyle üzerine sağlam sinmiş olan itlikten kurtulamamıştı. Mahalle duvarında elinde kutu bira, ayağının ucunda sallanan terlikle  hayal edebiliyordum kendisini. (s.70 )


Davetlilerde gecenin akışı gibi aynı. Bizim garson arkadaşlarla neredeyse bir örnek giyinen adamlar. Mavi, beyaz, gri gömlekler. Boyunlarında ölü bir yılan gibi sallanan boğucu kravatlar. Ayaklarında devasa bir hamam böceği gibi  parlayan ayakkabılar. Gecenin başında üzerlerinde, ortasında sandalyenin arkasında, sonunda ise bellere sıkıştırılmış bir halde tersten medeniyet evrimi geçiren ceketler. (s.87 )






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder