7 Şubat 2014 Cuma

Paul AUSTER - Cebi Delik







Daha önce bloğumda yazarın ünlü '' Yanılsamalar Kitabını '' paylaşmıştım. Bu kez de otobiyografik romanı ''Cebi Delik'i'' sizlerle paylaşmak istedim.

Amerikalı yazarın dili sade, süslü anlatımlara girmeksizin kısa ve güçlü cümlelerle yazıyor. Auster'ın yazdıklarını okumak gerçekten keyifli.

 Paul AUSTER, 1947 doğumludur. Çevirmen olan amcasının kitaplarını okuyarak küçük yaşlardan itibaren edebiyata ilgi duymuştur. Kısa öykü, şiir, deneme,senaryo, yazmış yönetmenlik yapmıştır. Çağdaş Amerikan Edebiyatı temsilcilerinden olan Auster'ın New York üçlemesi yirmi dile çevrilmiştir. 
Princeton Üniversitesinde doçentlik yapmış, 2006 yılında Price of Austrias ödülünü almıştır.Norveçli yazar Siri Huvedt ile evlidir.

 ''Cebi Delik'', yazarı daha iyi tanımamı sağladı. Otobiyografik roman okumayı seviyorum. İnsanların nereden nereye, nasıl geldiklerini, herkesin bir hikayesi olduğunu bilmek insanı adeta motive ediyor.

Kitap Can Yayınları tarafından 1999 da yayımlanmış, elimdeki beşinci basımı, 131 sayfa. Rahatlıkla bir günde okuyabilirsiniz, tavsiye ederim.   


******


Kitaptan Alıntılar :


Benim sorunum, çifte yaşam sürmek istemeyişimden kaynaklanıyordu. Çalışmaktan kaçındığımdan değil; ama beşten dokuza bir işte kart basmak fikri kanımı donduruyor, içimdeki bütün coşkuyu öldürüyordu. Yirmili yaşlardaydım; durmuş oturmuş bir yaşam için  kendimi fazlasıyla genç buluyor, istediğimden ya da gereksindiğimden daha fazlasını kazanacağım, diye tüketeceğim zamanı başka şeylere ayırmayı planlıyordum. Para deyince; kıt kanaat geçinmeme yeterli olandan fazlasında gözüm yoktu. (s.10 )


Ben eylemlerden bir kısmına katıldım, bir kısmından ise uzak durdum. Kampüs binalarından birinin işgaline katıldım, polis tarafından hırpalandım, bir gece nezarette kaldım; ama çoğunlukla olayları dışarıdan izleyen, eylemciler sempati duyan bir turist gibiydim. Katılmak istesem de, yapım grup eylemlerine uygun değildi. Yalnızlık duygusu iliklerime işlemişti ve hiç bir zaman '' Dayanışma'' gemisine binmeyi beceremiyordum. Ne olursa olsun, ben minik sandalımda kürek çekmeye devam ediyordum; belki eskisine oranla biraz daha umutsuzdum; belki nereye gittiğimi bilmiyordum, yine de kayığımdan inmemekte direniyordum. (s.40-41 )


Yabancı bir ülkede yaşamak, insanın karşısına çıkabilecek fırsatları sınırlar ve sana yardım etmeye gönüllü birilerini tanımıyorsan, bir yerlere varman neredeyse olanaksızdır. Çaldığın kapılar yüzüne kapanmakla kalmaz, her şeyden önce çalınacak kapıları nerede bulacağını bilemezsin. Benim şansım, orada birkaç tanıdığımın olması ve başım sıkıştığında bu kişilerin benim için ufak dağları yerinden oynatmalarıydı. (s.75 )


Bir yanda zaman, öte yanda para sorunu. İkisini birden yürütmek için bir kumar oynamıştım; ama yıllar önce bir, sonra iki, sonra üçboğazı doyurmak için çabaladıktan sonra sonunda kumarı kaybetmiştim. Nedenini anlamak zor değildi. Kendime zaman kazanmak için çok çabalamıştım, ama para kazanmak için pek uğraşmamıştım; sonuçta ikisinden de yoksun kalmıştım. (s.112 )



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder