28 Aralık 2013 Cumartesi

Emrah SERBES - Erken Kaybedenler







Bu yıl okuduğum kitaplar arasında beni en çok etkileyenlerden biri de ''Erken Kaybedenler'' oldu. Hemen  aklıma Hakan Bıçakcı'nın ''Apartman Boşluğu'' da geldi tabii!

Bloğumda daha önce Emrah Serbes'in ''Hikayem Paramparça'' ve Hakan Bıçakcı'nın ''Apartman  Boşluğu'' kitaplarını tanıtmıştım.

 Emrah SERBES, 1981 Yalova doğumlu. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi tiyatro bölümünü bitirmiştir. Behzat Ç. romanı: Her Temas İz Bırakır, Son Harfiyat ve Hikayem Paramparça'yı yazmıştır.

 Kitaptaki sekiz hikayenin kahramanların ortak özelliği; ''erkek ve ergen'' olmaları.
 
 Kolay yoğunlaşan duyguları, öfkeleri, yalnızlıkları ve baştan çıkmalarıyla! bu çocukların dünyasını biraz olsun tanımak gerçekten çok ilginç.
 Başkalarının farkında bile olmadıkları ya da farkına varsalar bile önemsemedikleri ayrıntılar ne kadar önemli olabiliyormuş meğer...

Sıkılmadan, birbirinden ilginç ve akıcı hikayeler okumak istiyorsanız, ''Erken kaybedenler'' i mutlaka okumanızı öneriyorum.


******


Kitaptan Alıntılar:


Ertesi gün Yasemin'e evlenme teklif ettim, bu kadar flört dönemini yeterli görmüştüm, işin ciddiyetinin sarsılmasını istemiyordum ve şu gerçeği çok iyi idrak etmiştim ki kaç yaşında olursa olsun her kızın hayalidir evlenmek. İşte o zaman Yasemin, düşünmek için biraz süre istemişti. O anda başka şeyler de söylemiş olabilir ama unuttum. Sonuçta sevilen her kadın güzel bir şarkıdır, bütün sözlerini hatırlayamazsın belki ama melodisi aklında kalır. (Anneannemin Son Ölümü adlı hikayeden s.18 )
.

Kış geldiğinde Sedef'i bütünüyle unutmuştum. Daha doğrusu şöyle; hatırlayıp hatırlayıp unutmuştum. Sanki aramızda hiçbir şey yaşanmamış gibi. Alelade bir yaz aşkı gibi. Sanki Sedef ancak ismi geçtiği zaman hatırlanan hayalet arkadaşlardan biriymiş gibi. Sanki deniz kenarında bütün gün  kumdan kale yapmamışız gibi , sanki pansiyonun sahanlığında yan yana oturup konuşmamışız, yıldızlara bakıp nedir bu kainatın esbabı mucizesi diye düşünmemişiz gibi. (Denizin Çağrısı adlı hikayeden. s.76 )


Dizinin dizime değişi, Handan'ın annesi için bir kelebeğin kanat çırpışıysa benim için bir kasırgaydı. Kaç sene geçti, hala unutamam, günde enaz beş sefer aklıma gelir. Biliyorum bu durumun, kökeni memeden kesildiğim güne kadar uzanan psikolojik nedenleri vardır. Ama bir kadını unutulmaz yapan şey, bir vakitler ona duyulan arzunun şiddetiyle doğru orantılı değil midir? O arzunun kıyısında, gerçekleşme olasılığının tam yanı başında, sanki arada başka hiçbir engel yokmuş gibi rahat davranabilmekle, kendini o tatlı yanılsamaya kaptırabilmekle  doğru orantılı değil midir? Bu olgunun da mı sorumlusu benim mutsuz geçen çocukluğum? Cevap? Yok! ( Kimi Sevsem Çıkmazı adlı hikayeden.s.120 )


Annem kırk yaşında. Bakmasını bilen gözler için hala güzel sayılır. Babamın durumuna göreyse  muhteşem bir kadın. Yani altmış yaşındasın, topalsın, tüpçüsün, amatör mafyasın, vur empatinin gözüne, aslında kimsenin seni iplediği yok bu dünyada... İşte böyle bir kadın, seni yine de ayakta tutabilir o zaman, çevrene gururla bakmaya devam edebilirsin, hala düşmemişsindir o kadar. (Kimi Sevsem Çıkmazı adlı hikayeden. s.133 )






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder