6 Kasım 2013 Çarşamba

Alexandre DUMAS - Kamelyalı Kadın







Kamelyalı Kadın, yazarın gerçekte yaşadığı aşkın romanı olup, 19. yüzyılda romantizmin etkisiyle yazılmıştır. Hala daha aşk romanları arasında klasik bir başyapıttır.

Paris'te zengin soylularla beraberlikler yaşayan Matmazel Marguerite Gautier adlı fahişe ile hukuk eğitimi alan, soylu bir genç olan Armand Duval arasındaki aşkı anlatır roman.
 Tabulara karşı çıkarak yaşanan aşk da uzun süreli olamamıştır. Birini çok sevmenin, onun  iyiliğini istemenin uğruna yaşanan aşkın feda edilmesinin romanıdır Kamelyalı Kadın.
  
Ben dünya klasiklerini okumaktan büyük keyif alıyorum. Klasiklerin konuları kadar edebi diline de hayranım.  Hele bir  de çeviri iyiyse. Genellikle İş Bankası Yayınları'nın Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisinden seçiyorum kitaplarımı. Şu sıralar ise, blog takipçilerinin farklı beğenileri için  farklı türde kitaplar okuyup paylaşmaya çalışıyorum...

Bu arada Fransız Edebiyatında iki tane Alexandre Dumas olduğunu hatırlatayım. Bu kitabın yazarı Alexandre Dumas, Üç Silahşörler, Monte-Cristo gibi pek çok serüven romanı yazarı olan Alexandre Dumas'ın gayrimeşru oğludur.


******


Kitaptan Alıntılar:


Ben bir ilkeye inanıyorum yalnız, bu ilke de şu; iyiliği eğitim yoluyla öğrenememiş bir kadının önünde, iyiliğe giden iki yol açar Tanrı; hemen her zaman böyledir; biri acı, biri de aşktır bu yolların. (s.20 )



'' Ama  şimdiden haber veriyorum, yaşamım üzerinde en ufak bir ayrıntıyı bile bildirmeden, canımın istediğini yapmakta serbest olmak istiyorum. Çoktandır, genç, istemsiz bir sevgili arıyorum, sakıncası olmadan seven, hakları olmadan sevilen bir sevgili. Erkekler, bir kez elde etmeyi  güç umdukları şeyin uzun zaman verilmesine sevinecek yerde, sevgililerinden bugünün, geçmişin, hatta geleceğin hesabını sorarlar. Ona alıştıkça egemen olmak isterler, ne kadar çok verilirse, o kadar fazlasını isterler. Şimdi yeni bir sevgili tutmaya karar verirsem, tüm ender nitelikleri kendinde toplasın, güvenli, boyun eğmiş, sıkı ağızlı olsun isterim.'' (s.85 )



Tüm bu ayrıntıları onun evinde, gözyaşları içinde yazıyorum size, hüzünlü hüzünlü bir lamba yanıyor önümde, yanında da bir akşam yemeği var, kolaylıkla kestirebileceğiniz gibi, dokunduğum bile yok, ama Nanine gene de hazırlattı, çünkü yirmi dört saatten fazla bir süreden beri hiçbir şey yemedim. (s.232 )


Bu öyküden Marguerite gibi tüm yosmaların onun yaptığını yapabileceği sonucunu çıkarmıyorum; aklımdan bile geçmez böyle bir şey, ama içlerinden birisinin yaşamında, gerçek bir aşk duyduğunu, bundan acı çektiğini, bundan öldüğünü öğrendim. (s.234 )


2 yorum: