17 Kasım 2013 Pazar

Sibel K. TÜRKER - Benim Bütün Günahlarım







Bloğumda tanıtacağım kitapları seçerken dikkat ettiğim şeylerden biri de, adını hiç duymadığımız ya da pek azımızın tanıdığı yazarların kitaplarını tanıtmak. Daha önce okumadığım yazarları tanımaktan ve tanıtmaya çalışmaktan da keyif alıyorum doğrusu.

Sibel K. TÜRKER' de bunlardan  biri. Yazarın Öykü Sersemi'yle 2005'te Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü, Ağula'yla 2006 yılında Haldun Taner Öykü Ödülü'nü alması, bir de meslektaş olmamız dikkatimi çekti. 
İyi ki de okumuşum dediğim yazarlardan biri oldu. 
Okurken yazarın akıcı uslubunu görüyorsunuz. Ustalıkla yazılmış romanı ben adeta elimden bırakmadan bitirdim. Okumanızı tavsiye ediyorum.

 O kadar çok tanımadığımız yazar ve o kadar çok okunacak kitap var ki, bir yerlerden başlamak, her öyküyle, her romanla farklı dünyaları tanımak, zenginleşmek gerektiğini düşünüyorum.

Gelelim  Benim Bütün Günahlarım'a...
Kahramanımız Toros, evlendiği ilk günden beri kendini karısına-evliliğe uzak bulmuş biri. Evliliği bilinen anlamda yaşamamakta, bir süre sonra ailesinden uzağa kaçarak, büyük bir şehrin otel odasına adeta kendini hapsederek yaşamaya devam etmiştir. Maddi durumu ise babasından kalma malvarlığı sebebiyle iyidir. Fiziksel görünümündeki zayıflığını spor salonunda vücut geliştirmeye çalışarak gidermeye çalışmışsa da, iç dünyasındaki yalnızlığını, zayıflığını çok fazla benimsediği de söylenemeyen Gülümse ile gidermeye çalışmıştır.

Gerek eşi ve ailesini terk edişi, gerek Gülümse'ye evlenme sözü vererek kandırması, Gülümse ile birlikteliğinin de o saçma birlikteliklere dönüşmesi,  aslında ne istediğini bilmemesi Toros'un ''bütün günahlarının'' altında güçleneyim derken ezilmesine sebep oluyor.
Bir de raslantı sonucu tanıştığı tuhaf bir çiftle arkadaş olur. Karı ve kocanın adları da aynı, ikisi de Canan. Bay ve Bayan Canan arasındaki ilişki ise insanı evlilikten soğutur cinsten, benden söylemesi!


******


Kitaptan Alıntılar:


Bu nasıl olabilir? Şirin benden nasıl hamile kalabilir? Şirin bu numaraları kimden öğrendi? Karnına ne tür bir yastık koymakta? Beş ay sonra fırfırlı, işlemeli bir kırlent doğurunca herkes ne diyecek? (s.84 )


Hala açık olan pencereden akşam trafiğinin uğultusu geliyordu. Dışarı çıkamazdım, şehir ağzını açmış beni yutmaya hazır bir canavar gibi orada bekliyor olacaktı. Yalnızca beni...Çünkü diğerlerini tanıyordu, onlara aşinaydı, onlara dokunmazdı. Şehirlerin yalnızca yabancıları tanıyan büyük, gizli gözleri olurdu.Üşümelerinden tanırdı, tuhaf tutarsız davranışlarından. (s.89 )


Aşkım bütün taze gelinler gibi mutfaktaki hünerlerini sergiliyordu her akşam. Ev içinde protein, tahıl ve karbonhidrat karışımı sevecen gazların dolaştığı bir mabede dönüşürken, taze yeşilliklerin pastoral senfonisi keyfimize eşlik ediyordu. Seks ve yemek bütün yeni evlilerin- ya da kendini evli sayanların- içine düştükleri bir safahat alemiydi. (s.178 )


Hayat bol haneli sayılar, şişman kesirler değildi belki de. Söylenmesi, anlaması kolay basit, tek rakamlı bir sayı olmalıydı. fazlalıklar atılmalıydı. Bunların cevabı yoktu, sadece derin bir sarhoşluk vardı başımda. ben diye bildiğim o sıkıcı ama alışkın olduğum evim neredeydi? Gülümse benim yeni ferah evim miydi, yoksa kalbimin sıkışık odasına aldığım gereksiz, zamansız bir başka eşya mı? (s.182 )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder