1 Kasım 2013 Cuma

Zülfü LİVANELİ - Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm







Zülfü LİVANELİ' yi  müzisyen, politikacı, yönetmen ve yazar olarak tanıyoruz. Siyasi nedenlerle 1972'de İsveç'e gitmiş, Stockholm'de bir yıl müzik eğitimi görmüş, uzun yıllar İsveç'te yaşamıştır.

Halen Vatan Gazetesinde köşe yazarlığı yapmakta, Unesco kültür elçiliği görevine de devam etmektedir.

Yazar,  müzik, ededbiyat,sinema dallarında pek çok ödül almıştır. Bazıları;

1997'de ''Engereğin Gözündeki Kamaşma'' ile Balkan Edebiyat Ödülü,
2001'de ''Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm'' ile Yunus Nadi Roman Ödülü'dür.

Henüz yazarın son kitabı Serenad'ı okumadım ama Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm,  bugüne kadar okuduklarım arasında en beğendiğim romanı oldu.

Romanın hoşuma giden yanı; hem yazarın, hem de romanın kahramanı Sami'nin ağzından, iki kişi tarafından ve aynı olayın farklı farklı anlatılması.

Konusu da etkileyici tabiiki.  12 Mart sonrası pek çok kişiye ''anarşist'' damgası vurulmasından, siyasetle ilgisi olmayan Sami'de nasibini almıştır
.
Nişanlısının öldürülmesi, kendisinin işkenceye maruz kalması, o dönemdeki pek çok kişi gibi onun da İsveç'e mülteci olarak sığınmasına neden olmuştur.
 Mültecilik, yaşama bilinmeyenden tutunma çabası değil midir?

 Günün birinde tedavi gördüğü hastanede Sami'nin karşısına geçmişinden unutamadığı, yaşadıklarının sorumlusu olduğunu düşündüğü eski bir bakan çıkar.

Zamanla nefret hafifler mi? Ya da nefretin yerini başka bir duygu alır mı?
Mutluluk nedir aslında?

Okuyalım bence...


******


Kitaptan Alıntılar:


Ankara'da okuduğu zaman etkisinde kaldığı Norveç'li Knut Hamsun'un göçebeler diyarı değildi İskandinavya. Çağıldayan ırmakların üstünde sağlıklı meşe kütüklerinin gümbür gümbür aktığı, karanlık ormanlarda yakılan meşalelerin bakire karları ısıttığı, Kuzey masallarındaki orman cinlerinin ağaçlar arasında koşuşturduğu bir ülke değildi. İstasyondan beri hissediyordu bunu belki de gelir gelmez başlamıştı; ama artık düzeltilmesi gereken bir yanılgının içindeydi. (s.18-19)


Çok hoş bir insandır annem. Arkadaşları gibi o da her olayı mutfak zamanlamasına göre anlatır: ''Tam fasulyemi ayıklayıp soğanımı soymayı bitirmiştim, tencereye koyacaktım ki sokaktan bir gürültü geldiğini duydum." O sırada, iki kişinin ölümüyle biten bir trafik kazasından söz etmektedir ama sizin bunu anlamanız biraz zaman alır. ''Sabah kalktım. Geceden ıslattığım barbunyayı süzeyim de kara suyu çıksın, diye mutfağa gidiyordum ki tam o sırada askerler koşarak bizim sokağa daldı.'' Annemin arkadaşları da böyle konuşur. Eminim insanoğlunun aya ilk olarak ayak bastığı saniyeyi bile, tencere soğan öldürmeyle birleştirerek anlatır bunlar. (s.79)


O zaman Bülent hastanede yatan ihtiyar adamı, eski bakanı anlattı ve onu öldürmeye karar verdiklerini söyledi. Yaşlı adam öldürülecekti. Bu iş Adil'in başının altından çıkmıştı. İçlerinde en ateşli olan Adil uzun zamandır boşlukta kalmış da yaşamı böyle bir fırsatın doğmasına bağlıymış gibi, şehvetle sarılmıştı. Yaşlı adamı öldürme fikrine. (s.90)


Oysa Sirikit kocaman, lambalı radyonun üstünde zalim ve zarif bir kedi anıtı gibi durmaktaydı.
Bunun üzerine geyiği hatırladım, gözlerimi yumdum, bana onca arkadaşlık eden can yoldaşım, öğretmenim, kahramanım Sirikit'in bir hayal ürününe dönüşmemesi için Tanrı'ya yalvardım. Gözlerimi açıp baktığımda radyonun üstü boştu, Sirikit yoktu. (s.194)





3 yorum:

  1. ZEYNEP TAYGURT Tavsiyeleriniz benim için çok değerli eminim bu kitapta diğerleri gibi çok güzeldir.

    YanıtlaSil
  2. Harikasınız, Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm okuduğum, etkisinde kaldığım ve çok beğendiğim kitaplar arasında yer almakta, paylaşımınız için teşekkürler, saygılar

    YanıtlaSil
  3. Yorumlarınızla katılımlarınız için ben çok teşekkür ederim. Doğrusu, Bir Kedi, Bir Adam; Bir Ölüm'ü daha önce okumadığıma hayıflandım! İyi Akşamlar...

    YanıtlaSil