15 Ekim 2013 Salı

Amin MAALOUF - Yüzüncü Ad








Yazar Amin MAALOUF, 1949 da Beyrut'ta doğmuş, 1976 dan beri Paris'te yaşamaktadır. Önceleri gazetecilik, köşeyazarlığı yapmış, son yıllarda vaktinin çoğunu kitap yazmaya ayırmaktadır. 1993 yılında Fransa'nın prestijli Edebiyat Ödülü olan Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülünü almıştır.


Amin Maalouf okumak bende hep İndiana Jones filmi izliyormuşum duygusu yaratır! Masalsı bir dünyaya akıcı bir kalem eşliğinde gitmek istiyorsanız Amin Maalouf okumanızı öneriyorum...

Kitabın kahramanı Baldassare Embriaco,  Cübeyl Kasabasında antikacı dükkanı olan varlıklı bir adamdır. Atalarının Cenevizli olması saygınlığı arttırmaktadır. 1665 yılı sonlarında soyunun yüzyıllardır yaşadığı Lübnan'dan yollara düşer.
 Dünyayı 'Canavar Yılı'ndan'' kurtaracak Yüzüncü Ad'ın peşinde İstanbul, İzmir, Sakız,  Cenova, Amsterdam, Londra'da maceralar yaşar. Konya'da veba kıyımına, İzmir'de Sebetay Sevi başkaldırısına, Büyük Londra yangınına tanık olur ve beklenmedik anda kendini bir aşkın içinde bulur!


******


 Kitaptan Alıntılar:


Sık sık kilisede dua etmem. Gittiğim zaman da, şarkı söyleyen seslerin, günlük kokusunun, resimlerin, yontuların, kemerlerin, vitrayların, altın yaldızların beşiğinde sallanmak içindir bu ya da bitmez tükenmez düşüncelere dalmak için...Düşünceden çok düştür bunlar, din dışı düşler, kimi zaman açık saçık düşler... (s.139 )


Yaşamım henüz sona ermiyor, ama yolculuğumun sonuna geldim artık. Yüzüncü Ad kitabı kayboldu gitti, Marta kayboldu gitti; ne gücüm, ne de nedenim kaldı artık dünyayı dolaşmak için; gidip İzmir'den yeğenlerimi alacağım, sonra da hiç gecikmeden evime, Cübeyl'e o güzel antikacı dükkanıma döneceğim ve orada sabırla bekleyeceğim şu lanetli yılın geçmesini. (s.231 )


Ne kadar isterdim, Cenova tüm kentlerin en parlağıyken, ailem de bu kentin en parlak ailesiyken yaşamayı. Dünyaya bu çağda gelmiş olmak, teselli kabul etmeyen bir acı benim için. Ne kadar geç, Tanrım! Nasıl da solup buruşmuş dünya! Zamanın alacakaranlığında doğmuşum gibi geliyor bana ve öğlen güneşinin nasıl olduğunu hayal bile edemiyorum. (s.242 )




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder