27 Ekim 2013 Pazar

Hakan BIÇAKCI - Apartman Boşluğu





Hakan BIÇAKCI' yı okudunuz mu?

Okumadıysanız, mutlaka Hakan Bıçakcı kitaplarıyla tanışmalısınız.
 Kendi adıma, bu kadar gecikerek okuduğum için üzgünüm ve tüm yazdıklarını okumalıyım diye düşünüyorum.

Hakan BIÇAKCI, 1978 istanbul doğumlu, Bilkent Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu. Öykü ve yazıları çeşitli edebiyat dergileri ve gazetelerde yayımlanmış,  2008'den beri Karakalem Dergisi'nde öyküleri yayımlanmaktadır ki, okumam farz oldu.

Romanları; Romantik Korku, Rüya Günlüğü, Boş Zaman, Karanlık Oda. Öykü kitapları ise; Bir yaz Gecesi Kabusu, Ben Tek Siz Hepiniz.

Apartman Boşluğu, bir solukta okuduğum kitaplardan. Fantastik, psikolojik bir roman.  Yazarın ne kadar yetenekli olduğunun delili adeta.

Roman, beste yapmak üzere evine kapanan, dış dünyayla, insanlarla bağlantısını her geçen gün azaltan; kendi kaybolmaya başlarken yeni taşındığı evin apartman boşluğundaki gizemle, aldığı mesajlarla, evde ona esrarengiz gelen seslerden besteler yaparak yeniden doğan bir müzisyeni, Arif'i anlatıyor.  

Elinizden  bırakamayacak, siz de tavsiye edeceksiniz...


******


Kitaptan alıntılar:


İki şarkı bitmiş, ikincinin gitar ritimleri başlamıştı. Pastanede bir yabancının sesiyle konuşurken barda bir başkasının sesiyle şarkı söylüyordum. Hiçbir şey üretmeyip üretilenleri tekrarlamak tüketmişti bizi. Bir albüm yapmalıydık. Her türlü yüzeysellikten, yapmacıklıktan ve klişeden uzak, karekterli, Türkçe bir albüm... Yoksa boğucu gece kulübü karanlıklarının içinde yok olacaktık. (s.32 )


Sonra televizyonun karşısına geçtiler. Anneanne kendine göre bir kanal açıp meyve soymaya başladı. Meyveleri soydukça torununun önündeki tabağa kaydırdı. Yeme içme seansı bitmek bilmiyordu. Arif televizyondaki anlamsız programa bakarak tabağındakileri yedi. Kendi programına iki saat vardı. Televizyon programındaki yapay sahnede abartılı bir makyajla, arabesk bir elbiseyle, tüm riyakarlığıyla, yanıp sönen renkli ışıklar arasında şarkı söyleyen çirkin kadına baktı. (s.94 )


Şarkının sonuna kadar gözlerini açmadı Arif. Karşısındaki delik her bir notayla, her bir davul ritmiyle, her bir sözle biraz daha büyüdü. Gözlerini açtığında şarkı bitmişti. herkesin yüzüne aynı anda baktı. Hepsinde aynı ifade vardı. Aynı hayranlık...Arif de sonuçtan memnundu. kasvetli gitar rifleri, hüzünlü fakat dinamik bir basgitar ve aksak davul ritimleri eklenince iyice sağlam bir şarkı olmuştu ellerindeki.Yıllar sonra bu yeni şarkının gölgesinde toplanmış, yeniden bir müzik grubu gibi hissetmeye başlamışlardı. (s.154 )


Merakıma yenik düşüp sessizce peşinden gittim. Kapı aralığından baktım.Gaz kokusu bu odadan geliyordu. Tiksintiyle içime çektim. Üniversitedeki kimya labaratuvarı derslerinden aklımda kaldığı kadarıyla karbonmonoksitti bu. Evde bir yer sızdırıyor olmalıydı. Çöplük hafızam sayesinde bu gazla ilgili ders notlarımı olduğu gibi hatırlıyordum: ''Fazlası öldüren, azı da beni zehirleyerek sersemliğe, gaipten sesler duyulmasına, halüsinasyon  görülmesine yol açan, çoğu bilimadamına göre eski zamanlardaki perili ev fenomeninin tek sorumlusu olan,günümüzde de varoşlarda ve altyapısı düzgün olmayan mahallelerde sayısız ölümün sebebi kabul edilen zehirli bir gaz...''  (s.236-237)




1 yorum:

  1. bu kadar genç bir yazarın, bu kadar güçlü kalemi olması gerçekten şaşırtıcı. sayenizde hiç ismini duymadığım güçlü kalemlerle tanışıyorum. sayenizde okuma iştahım kabarmaya başladı. enteresan.:))

    YanıtlaSil