20 Ekim 2013 Pazar

Franz KAFKA - Milena'ya Mektuplar






KAFKA'nın ünlü mektupları... Beni ''Babaya Mektup'' ları kadar etkilemese de, kalemi bu kadar güçlü olan yazarın bence her yazdığı okunacak güzellikte.

Aslında mektupları okumak, sadece mektup okumaktan ibaret  değil. Kafka'yı, yaşadığı dönemi daha iyi tanımak, bir döneme tanıklık etmek bence. 

Kafka, belki  babasının hiç kimseyi layık görmemesi gibi nedenlerle, belki de babasının psikolojisinde yarattığı derin izler nedeniyle yaşamı boyunca hiç evlenmemiştir.
Tanıştıklarında evliliği resmen değilse de,pek çok  yönüyle bitmiştir Milena'nın. Çek yahudisi olmaları ve edebiyat ortak yanlarıdır.

Kafka, Milena'yı 1919 sonbaharında doğduğu kent olan Prag'da tanımştır. Milena Kafka'ya öykülerini Çekçe'ye çevirmek istediğini söylemiştir. Milena, o zamanlar olağanüstü ilerici bir okul olan ünlü hümanist kız lisesinde okumuş, iki yıl tıp eğitimi almış, devamında edebiyata yönelerek gazetecilik yapmıştır. Bu kadar nitelikli bir kadının  Kafka'yla aynı dili konuşması tesadüf değil bence.

Milena'ya Mektuplar kitabında, Kafka'nın karaladığı dışındaki tüm mektupları,  kitabın sonunda Milena'nın Kafka'nın arkadaşı Max Brod'a yolladığı mektuplar ile Milena'nın birkaç magazin yazısı da  yer almaktadır. Yazarın kendi el yazısıyla yazdığı bazı mektupları kitapta görmek heyecan verici.

Kafka'dan öncelikle ''Dönüşüm'' ü, sonra '' Babaya Mektup'' u okumanızı öneririm. Milena'ya Mektupları ise, Kafka okumayı seviyorum, her yazdığını okumak isterim diyenler ile mektup türü kitaplara ilgisi olanlar okusun bence.


******


Kitaptan Alıntılar:


Salı mektubunun da iğneleyici bir yanı var, insanın içinde oya oya kendisine bir yol açıyor, ama sen yönetiyorsun iğneyi, senden -bu kuşkusuz bir tek anın, mutluluk ve acıyla titreyen bir anın gerçeği- senden ne gelir de ben kolay katlanamam buna? F.  (s.65 )


İşte bugün hanidir korkup durduğum mektupsuz gün çıkageldi, beni hazırlıksız yakaladı. Demek pazartesi mektubunda ertesi gün bana yazamayacağını söylemen şaka değilmiş. Eh, telgrafın var nasıl olsa, o beni ayakta tutar. (s.192 )


Evet, bu mektup. Yukarıdan cehnneme bakıyorsun adeta, aşağıdaki de sana sesleniyor, cehennemde nasıl yaşadığını, oraya nasıl yerleşip kendine bir düzen kurduğunu anlatıyor. İlkin bu kazanda, ardından öbür kazanda kaynatılıyor, sonra da üzerindeki suların biraz buharlaşması için bir köşeye çekilip oturuyor.  s.146 )

4 yorum:

  1. Okşan Hanım blog dünyasına epey hızlı bir giriş yaptınız.. Ben de ilk başladığımda her gün yazıyordum, şimdi üç günde bire indirdim.. Daha güzel olmuş.. ellerinize ve emeğinize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Vedii Bey. Blogun açılışı bayram tatilinde olunca paylaşımları yapmak için bolca vakit bulabildim, devamında bu hızda paylaşım yapmak zor gibi!

      Sil
  2. ellerine sağlık okşancım..çoğu kez okuduklarımı unuturum.bir satır yada bir paragrafa gelince aaaa bunu okumuştum derim.ama o zamana kadarda kitabı yarılamış olurum..gerçi eğer unutuyorsam yeniden okumanın sakıncası yok diyede düşünüyorum...işimi çok kolaylaştırdın..teşekkürler...

    YanıtlaSil
  3. Teşekkür ederim güzel düşüncelerin için Neval'cim.
    Okunacaklara ilişkin o kadar uzun listelerim var ki, ikinci kez bir kitabı okumaya vakit bulmam çok zor maalesef.

    YanıtlaSil