19 Ekim 2013 Cumartesi

GOETHE- Genç Werther'in Acıları




Bazı isimler aradan yüzyıllar geçse de niye 'var', Genç Werther'in Acılarını okuyunca anlayabiliriz. Yüzyıllar sonra okurken Werther'in acısını yüreğimde hissettim adeta, ah bir de ölüm olmasa!

GOETHE, şair, tiyatro ve roman yazarı, bilim adamı, babası tarafından dönemin ideallerine göre iyi eğitim almış, yetiştirilmiş biri. Doğa bilimleriyle uğraşmış, hukuk eğitimi almış. Hegel, Beethoven ve Mendelsohn Goethe'nin yakın arkadaşlarındanmış. 



 Goethe, ''Genç Werther'in Acılarını'' 1774 de yazdı. Mektup-roman şekindeki eseri Goethe kendi gençlik aşkının etkisiyle yazmıştır. Roman zamanında o kadar derin etki bırakmıştır ki, birçok genç bu romanı okuduktan sonra kendini öldürmüştür.

Okumadan önce bu kadar etkilenebileceğimi düşünmemiştim doğrusu. Goethe'nin anlatımı gerçekten büyülüyor insanı.
 Ee bir de aldığı eğitimi,  geçim kaygısı taşımadan yazabilmesini  kıskanmadım desem yalan olur!

Tabii  aradan geçen yüzyıllar ümitsiz aşıkların çözüm yöntemlerini değiştirdi. -(gizli numaradan arayıp sesini dinleyip telefonu kapatmalar, isimsiz mesajlar atmalar...falan )-  Yine de  aşk acısı en akıllı insana bile neler yaptırmaz ki...



******


Kitaptan Alıntılar:


Bir toplulukta ondan söz açılsa ne şaşkın hallere giriyorum, görmelisin. Hele bir de onu beğenip beğenmediğimi sordular mı...Beğenmek ne demek? Bu sözden öldüresiye nefret ediyorum. Lotte'den hoşlanıp da, bütün kalbini ve duygularını ona vermemiş insan olabilir mi,? (s.46 )


Nasıl oluyor da, insanı mesut eden bir şey aynı zamanda onun felaketinin de kaynağı oluyor? 
Bazı hazlar içine gömen, çevremi bana cennet haline getiren hareket dolu tabiat karşısındaki  coşkun ve sıcak duygularım, şimdi benim için çekilmez bir dert, her yerde peşimden gelen işkence edici bir zebani oldu. Kayaların üstünde durup ırmağın üzerinden o tepelere bakar, verimli vadiyi seyreder ve etrafımda her şeyin filizlendiğini ve topraktan fışkırdığını görürdüm. En aşağılardan tepelere kadar yüksek ve sık ağaçlarla kaplı dağları, en güzel ormanların gölgelediği kıvrım kıvrım vadileri seyrederdim; (s.66 )


Bu hayal nasıl peşimi bırakmıyor? Uyanıkken olsun, uykuda olsun, içime hep o doluyor. Şimdi şurada gözlerimi kapasam,  içimdeki görme gücünün toplandığı alnımda, onun kara gözlerini görüyorum. Bunu sana anlatamam. Gözlerimi kapayınca hemen bu gözler karşıma dikiliyor. Bir deniz, bir uçurum gibi önümde ve içimde duruyorlar. Bütün benliğimi sarıyorlar. (s.125 )


Temiz kış havası onun kederini bir damla bile dindiremiyordu. Kalbi belirsiz bir yükün altında eziliyordu. Bütün üzüntüler içine mıhlanıp kalmıştı. Ruhunda, bir acıdan öteki acıya  geçişten başka kıpırtı yoktu. (s.129 )










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder