19 Ekim 2013 Cumartesi

Birsen FERAHLI - O Yaz...




Birsen FERAHLI, Selçuk doğumlu, uzman doktor. Edebiyata eleştiri yazılarıyla başlamıştır.

O Yaz'ı bir solukta okudum, öyküler, yazarın anlatımı akıcı, sıcak, bizden...Okuduklarım beni yıllar öncesine, çocukluğumdaki  yaz tatillerine mi, taşrada ilk görev yıllarımda nezaketen katıldığım o kabul günlerine mi götürmedi...Eminim siz de kendinizden pek çok şey bulacaksınız bu öykülerde.
Birsen Ferahlı'yı okuyacağım yazarlar listeme ekledim. Yeni yazarları tanımaktan, listeme eklemekten dolayı mutluyum.
 Kitabı keyifle okuyacağınızdan eminim.

O Yaz adlı öyküyü okurken 70'li yıllarda Kuşadası-Güzelçamlı'da -daha yazlık sitelerin pek olmadığı dönemde- Söke'den beş-altı aile toparlanıp, sahile kurduğumuz çadırlarda üç ay boyunca yaşadıklarımızı hatırladım. Sahilde uzun yürüyüşler, eğlenceler,- ozon tabakası delinmemiş daha- kömür gibi olana dek güneşlenmeler, cefakar annelerin portatif mutfaklarda hazırladığı yemekler...Ne güzel günlerdi...Gençlik güzel şeymiş!

Kitabın arka kapağında Selim İleri'nin, Yiğit Bener'in yazar ve kitap hakkındaki düşünceleri de haklı övgüler içeriyor.


******


Kitaptan Alıntılar:


Hayat...Savrulmalar...Yükselip alçalmalar... Yenilgi ve zafer...Hepsi işte bu gök kubbenin altında, işte bu denizin tanıklığında yaşanmış, toprak iyi ya da kötü olduğuna bakmaksızın kendisine verileni alıp öğütmüştür. Birileri Alsancak'ı yakmış, birileri hevesle yeniden yapmıştır. Geniş bulvarlar, Avrupai bankalar, işhanları, heykeller, meydanlar, iki üç katlı apartmanlarla eski yangın yerinde yeni hayatlar yeşermiştir. Bunlar da zaman içinde yok olup gidecek, arkeologlar kalıntıları bulacak, sonra başka tepelerde, başka düzlüklerde başka şehirler kurulacaktır. Zamana sığınmayı, kanatlanan bir martı gibi zamanın içinde süzülmeyi çoktan öğrenmiştir arka koltuktaki heves yorgunu kadın.(Bir Deli Heves adlı öyküden. s.23 )

 
Kız Lisesi mezuniyetini, altın yaldızlı Sorbon diplomasıymış gibi öve öve bitiremeyen Münevver, Doktor Asım'dan yediği dayağın izlerini örtmek için  fondötene buladığı suratını biçimden biçime sokarak, çağdaş bir kadının kocasıyla karşılıklı içki içmesi gerektiğini söylüyordu. Peki, o zaman, sabah kahvelerinde- falların soğumasını beklerken sesini alçaltıp- Doktor Asım'ın alkol tutkusu yüzünden ihtisastan atıldığını, bu küçük kasabada genç kızlık hayallerinin tükendiğini anlatmaya doyamayan gözyaşları içindeki o kadın kimdi? (Kabul Günü adlı öyküden s.40 )


Ahşap zemin üzerinde kargı duvarlı,saz çatılı,kapısız iki odaydı evimiz; en çok girişteki tahta destekli kum basamağını seviyordum bu oyuncak evin. Ocağı, kap kacağı, çadırın önündeki açılır kapanır masanın üstüne yerleştirmiştik. sarı- beyaz çizgili basma perde ile çevrilen bu bölüme, 'mutfak' diyorduk. İki üç çadırın ortaklaşa kullandığı hela iyice arkalarda, gece karanlığında yarım kova suyu taşırken  daha da uzayan yolun bitiminde, karasineklerin çevrelediği, hasır kapılı,iğrenç kokan, kocaman bir delikti.(O Yaz... adlı öyküden s.52 )






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder