16 Ekim 2013 Çarşamba

Lev TOLSTOY - Polikuşka







Tolstoy, varlıklı bir ailenin iyi eğitim almış ferdidir. Yazar aynı zamanda 19. yüzyıl Rusya'sının en etkili ahlakçı düşünürüdür. Bütün servetini köylülere dağıtıp onlar gibi giyinmiş, hatta kendi elbiselerini  kendi dikmiştir. Reformist eğitimci olup, köyüne okul yaptırmıştır. Köylülerin yoksulluk ve cahilliğine çare bulmaya çalışmış, 82 yaşındayken bir tren istasyonunda zatürreden ölmüştür.

Bir ara klasikleri yoğun şekilde okumadan önce, bilhassa Rus yazarların bilinenler dışında neler yazdıklarını da araştırmıştım. Polikuşka'da Tolstoy'un daha önce duymadığım kitaplarından biriydi. Öykünün konusu ilgimi çekti. Varlıklı Tolstoy'un malvarlığını köylülere dağıtacak kadar empati yapması, yoksulluğu bu kadar tanıyıp öyküsünde bu kadar gertçekçi anlatması öyküyü muhteşem kılıyor.

Cahil ve eliuzun köle olan Polikuşka'nın, emrindeki hanımına bağlılığını kanıtlamak için yaşadıklarını anlatır öykü.

Kitabı okuduğumda Tolstoy'a olan hayranlığım daha da arttı. Öykü beni 1800'lerin Rusya'sına, yoksul köylülerin arasına götürdü.

 Bence Tolstoy'un bu öyküsünü bir solukta okuyacaksınız, tavsiye ederim.



******


Kitaptan Alıntılar:


Çevresine aldırmayan Polikey tatlı hayallere dalmıştı. Sürgüne göndermek istedikleri, askerlikle gözünü korkuttukları, yalnız aklı başında insanların dövüp sövmediği, onların dışında herkesin çiğneyip geçtiği Polikey topluca bir parayı, hem de çok miktarda parayı almaya gidiyordu işte! Hanımefendi güvenip bu iş için onu seçmişti; üstelik kendi bindiği Davul'u koştukları Kahya arabasını da altına vermişti. Konak bekçisi filanmış gibi, dizginleri ve hamut bağları kayıştandı arabanın. Polikey daha dik oturdu, şapkasının pamuğunu düzeltti, yeniden sarındı, örtündü. ( s.39 )


Polikey'in durumu hakkında bütün gün kimse bir şey öğrenemedi. Ancak sonraları onun yolda şapkasız koşturup durduğunu, herkesten, ''Bir zarf buldunuz mu?'' diye sorduğunu gören komşu köylüler çıktı ortaya. ( s. 52 )

  
Dutlov dudaklarını kıpırdatarak evinin yolunu tuttu. Önceleri epeyce korkmuştu, ama köye yaklaştıkça bu duygu, yüreğini gitgide daha çok dolduran bir sevince dönüştü. Yortu dolayısıyla köyden şarkılar, sarhoş çığlıkları geliyordu. Dutlov ağzına içki koymazdı, onun için doğruca evine yollandı. Kulübesine girdiğinde vakit epey geçmişti. Kocakarı uyuyordu; büyük oğlu ile torunları fırının üstünde, ikinci oğlu ise sandık odasında yatıyordu. Uyanık duran yalnız yeğeni İlya'nın karısıydı. Üstünde kirli günlük entarisiyle, saçı başı dağınık, sedirde oturmuş ağlamaktaydı. Amcasına kapıyı açmak amacıyla yerinden kıpırdamamıştı bile. İhtiyar içeriye girince sesini daha da yükselterek, bir şeyler söyleye söyleye ağlamaya başladı. Kocakarının dediğine bakılırsa gelinleri çok güzel ağıt düzermiş, oysa kızlığında hiçbir yerde ağıtçılık yapmamıştı. (s.73 )






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder